Bu mektubu ilerde kimin okuyacağını bilemem ama sana minik bir hikayem var. Ülkemiz için zor zamanlar. Savaşlar , olaylar , ekonomi hepsi sıkıntıda. Topraklarımızı kaybediyoruz. Ülkemiz parçalanıyor. Ele geçiriliyor. Buna karşı bir şey yapılamıyor ta ki Anadolu’da doğan bir güneşe kadar.Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk. O ve savaş arkadaşları bu ülkeyi kurtardı. Bunu kendi gözümle gördüm.
Ben Mehmet. Mehmet Akkaya. 1887″de doğdum. Savaşları gördüm , katıldım. Sağ bacağımı kaybettim. O savaş dehşetini bizzat kendim yaşadım. Kimsenin o dehşeti yaşamasını istemem. Ah insanoğlu barış içinde yaşayamaz ki. Neyse ben konudan çok şaşmayayım. Annem ev hanımı Zelal Hanım. Babam Korkut Bey. Babam askerdi. O da binlercesi gibi savaşta şehit oldu. O binlercesi sayesinde yazabildiğim bu mektup…Ben de şehit olabilirdim. Toplamda iki tane savaşa katıldım. İlk savaşta 24 yaşında idim. İkinci savaşta ise 30. Bacağımı ikinci savaşta kaybettim. Ailemle birlikte İzmir”de yaşıyorduk. Yunanlar memleketimizi işgal etti. Elinde sonunda onlardan intikam aldık ama çok şey kaybettik. İkinci savaşta bir bacağımı kaybetmiş olsam bile ondan daha fazlasını aldı götürdü benden. Gözümün önünde uçan ölü bedenler… Bombalar , şarapneller. Bugün bile toplanmakta zorlanıyorum. Şu anın tarihi 19 Mart 1943. Ben ve bölüğüm siperimize sıkışmıştık. Çok fazla ateş vardı. Dışarı çıkmamız imkansızdı. Mermilerimiz azalmış , erzaklarımız neredeyse sıfıra vurmuştu. Düşmanın erzağı çoktu. Düşman güçlüydü. Ama onun da dediği gibi ” Geldikleri gibi giderler!”. Bölüğüm oldukça zor bir durumdaydı. O savaşta çok arkadaşımı kaybettim. Oradan nasıl mı kurtuldum? Komutanım sayesinde. Komutanım çok fedakar bir adamdı. Köşeye sıkıştığımızda beni kurtardı. Yaralıydım, bacağımdan vurulmuştum. Savaşabilecek güçte değildim. Bölüğümüzden geriye komutanım, ben ve Ahmet kalmıştık. Bizi kıstıran 4 kişi vardı. Normalde kayıpsız bile yenerdik onları ama ben yaralıydım. Diğer askerlerin bize gelip kurtarmasına çok vardı. Savaşmamız lazımdı. Komutanım orada kendisini feda etti. Onu en son o zaman gördüm. Uzun boylu , kuvveti yerinde biriydi. Yeşil gözleri vardı. Ölüm döşeğinde iken elime bir kağıt bıraktı. Onu eşine vermemi istedi. Notu okumadım. Okumamı istemezdi. Onu yüzüstü bırakmadım. Eşi İstanbul’da oturuyormuş. Notu eşine verdim. Eşi günlerce ağladı. Bir süre eşiyle kaldım sonra evime geri döndüm. Şehrimde bir sevinç tabii ki. Savaşı yenmiştik. Bacağım yüzünden diğer savaşlara katılamasam da kahraman halkım o savaşları da yenmesini bildi. Bu da bir komutan sayesindeydi. Ama bir bölüğü değil , ülkeyi yöneten bir komutan.
İzmir’e geldikten bir süre sonra Atatürk’ü ilk ve son kez gördüm. Tarih 27 Aralık 1919… Gördüm Atatürk’ü, oradaydı. Derin maviliklerle halkı selamlıyor. Cesaretleri için teşekkür ediyordu. Güneş kadar sarı saçları vardı. Ülkeyi kurtaran , cumhuriyeti kurtaran kahraman o idi işte. Önümde duruyordu. Onu bir daha görmek için sol bacağımı da verirdim. Şu an normal bir şekilde yaşıyorum. 53 yaşındayım. Ben de bir gün öleceğim. Geriye bu mektubu bırakıyorum. Bir ülke bırakamasam da elimden bu geliyor…