Gölgeyle Barışmak

Kapıdan çıkmadan evvel oturduğu sandalyeye baktı. Kendisine çok benzer bir gölgenin orada uyuduğunu gördü. Hâlâ, yeni uyandığı düşün etkisinde olup olmadığını yoklamak için gözlerini ovuşturdu, gölgenin hâlâ orada mışıl mışıl uyuduğunu görünce gözlerinin onu yanıltmadığını anladı. Vakit sabah olduğundan ve etrafta camdan giren ışığı engelleyecek herhangi bir nesne olmadığından bu karaltının anormalliğinin hemen farkına varıp temkinli adımlarla birkaç dakika önce oturduğu sandalyeye doğru yürüdü. Bu gölgenin ne uyanacağı ne de kımaldayacağı vardı, sanki siyah boyayla boyanmış gibi oracıkta uyukluyor ve etrafında olup biteni umursamıyordu. Gölgeden biraz çekinmiş olan kadın, ne yapacağını şaşırmıştı. Ne dese gölgeye kendini duyuramıyor, ne yapsa gölgenin ilgisini kendine çeviremiyordu. Sonunda vazgeçip kapıdan çıkmaya ve geri geldiğinde gölgenin zaten buradan gitmiş olacağına karar verdi.

Evine döndüğünde yaptığı ilk iş gölgenin varlık veya yokluğunu kontrol etmekti ve onun şansına gölgeden eser kalmamıştı. Bu durumdan hoşnut bir şekilde elindeki meyve sebzeleri mutfağa bıraktıktan sonra sandalyesine oturup birazcık kestirmeye çalıştı fakat gözüne uyku girmedi. Şimdi de canı sıkılan kadın bir hışımla ayağa kalkıp evden dışarı fırladı. Hava neredeyse kararmıştı ve güneşin son ışıklarıyla birlikte sokak lambaları da sokakları aydınlatma derdindeydi. Kadın gününün nasıl geçtiğini düşündükçe sinirleniyordu. Başını önüne eğdi ve kendini sakinleştirme amacıyla biraz yürümeye karar verdi. Yürümeye başlayalı ne kadar zaman olduğunun farkına bile varmamış olacaktı ki birinin omzuna dokunduğunu hissettiğinde sıçradı. Olduğu yerde durdu ancak bu kişiye bakmadı çünkü onun ilgisini çekmemişti ve doğruyu söylemek gerekirse pek de umrunda değildi. Bu kişi konuşmaya başladığında onu dinlediğini düşünmesi için kafasını ona doğru çevirdi ama dediklerini anlamaya çalışmadı. Karşısındakinin söyleyeceklerinin bittiğini hissedince kafasını bir aşağı bir yukarı sallayıp daha fazla rahatsız edilmemek için oradan uzaklaştı.

Her şeyden uzaklaşmak için yine önüne dönüp ilerlediğinde yerde onu takip eden o tanıdık silüeti gördü. Sanki onunla alay etmek için yaptığı her şeyi birebir kopyalayan bu gölgenin düştüğü yöne dönüp ona baktı. Bu gölgenin varlığı sanki onun gününü mahvetmek için yeterliydi ve çektiği sıkıntıların kaynağıydı. Gölgenin üstüne bir adım attı. Ve sonra bir tane daha… Adımları bütün hıncını bu gölgeden çıkarırken giderek daha da şiddetleniyordu. Bir anda gölgenin yerini zifiri bir karanlığın almasıyla yürümeyi bırakıp donakaldı. Hiçbir şey görememesine rağmen sonunda hissetti. Gözünden akan gözyaşlarını, ayaklarının acısını ve en katlanılmazı yalnızlığını hissetti. O gölgenin karanlığa karışmasıyla içine attığı duygulara boğuldu. Bu yalnızlık katlanılmazdı çünkü buna kendisi izin vermişti. Gününü mahveden, bu gölge değil, kendisiydi. Yavaşça karanlığın içinde ilerlemeye başladığında hiçbir şeyin mükemmel olmadığı fakat her şeyi katlanılabilir yapabilecek tek kişinin kendisi olduğu hissi ona umut verdi. Yeniden aydınlığa çıktığında arkasına dönüp onu gördü, bu onun gölgesiydi.

(Visited 104 times, 1 visits today)