Güven, belki senin için önemli olabilir ama kime karşı. Yan binada oturan komşuna mı daha çok güvenirsin kendine mi? Ben olsam kendime güvenirdim, her ne kadar kendimi tam olarak tanımıyor olsam bile. Güvenin ne olduğunu insanlara sorduğumuzda verilen cevaplar şöyledir: Karşımdaki insanın iyi şeyler yapacağına inanmak, eşimin beni çok sevdiğini düşünmek, kardeşimin beni asla yanılgıya düşürmeyeceğine inanmak. Neden hep karşımızdaki kişilere inanmak zorundayız? Yoksa kendimizi güvenilecek biri olarak mı görmüyoruz yoksa kişiliğimizi tanımıyor muyuz? Sahi, biz neden güveniriz?
Güvenin ne işe yaradığını araştıralım. İnternete güven yazdığımızda çıkanlar: Çalışanlar arasında güven ortamı oluşturmak, güven kültürünü sağlamak, ilişkilerde güven sorununu çözmek, insanların güvenini kazanmak. Güvenin tam olarak ne olduğunu bilmeyen biri çıkıp şöyle diyor;
-Ben çok güvenilebilir biriyim, asla karşımdakilerin yanlış saydığı şeyleri yapmam.
Bu şahsa bir cümleyle cevabını verirdim: ‘Kendini beğenmiş insanlar, başkalarını kendine hayran sanırlar.(Küçük Prens)’. İnsanoğlu kendini en yüce varlık zanneder, kendi özelliklerini başkasına da ait olabileceğini düşünmez. Şayet o özellikleri kendisi ve çevresi yararına kullanabilirse kendini tarihteki en önemli insan olarak görebilir, bunu diğer insanların kabul etmeyeceğini hesaba katarak. Bir özelliklerini başkalarının yararına kullanması iyidir ama bu özellikleri kullanırken çevresindekilerin gözüne sokarak yaparsa bu hem kendi açısından hem de çevresinin ona bakışı yönünden büyük bir eksiktir. İnsanlara kendini beğenmiş diyemeyiz lakin toplum tarafından yüceltilmek, en iyi olmak için başarılı olduğu yönlerini insanlara dayatarak dışlanan insanlara (istisnalar hariç) bu isimler tam yerinde olacaktır.
Bazı farklı kişilikler vardır kendilerini yetenekli olmalarına rağmen bunun ortaya çıkmasını istemez, toplumdan soyutlanır ve kendi evrenlerini oluştururlar, bazıları ise birkaç kişinin yeteneklerini küçümsemesi yüzünden içine kapanık olur. Bunların tamamen dışında sonradan yeteneğini keşfedip bunu insanlara pazarlayanlar vardır işte gerçekten ‘güvenmememiz’ gereken insan kişiliği bunlardır. Şu zaman dilimi içerisinde bizde bu kişiliklerden birine dönüşebiliriz. Bizim yapmamız gerekenler ise çok basit çünkü artık güvenin ne olduğunu ve kendi kişiliğimizin nasıl oluştuğunu düşündük.
Öncelikle ne gibi yeteneklere sahip olduğumuzu bulalım. Her ne kadar iyi olsak da gelişimimiz için daha çok pratik yapmalıyız. İnsanlara yeteneklerimizi sergilemeden önce kişiyi ya da kişileri tanımaya önem göstermeli, tamamen olmamakla beraber karşımızdakilerin kişiliklerine uygun davranmalıyız (kendi çizgimizden asla çıkmadan). Bunları yaptık ve artık bizi tanımasını istediğimiz kişi, kişileri etkiledik. Sırada sürecin en dikkat gerektiren noktası var, gökyüzünden kayan ışıltılı bir yıldız mı yoksa sönük ama yön gösterici bir yıldız olacağımıza karar vermemiz gerek. Tüm bunları yaptıktan sonra rahat bir nefes alıp kişiliğimizi tanımaya devam edebiliriz.
Unutmadan sorunun cevabını vereyim; ben olsaydım bir gölge olmayı tercih ederdim çünkü herkesin beni bilmesi ve kişiliğimi zedeleyebilirdi, kendimi geri tanımam ise biraz uzun zaman alabilirdi. İnsanlardan uzak sadece benim için değeri olan insanlarla yeteneğimi paylaşmak beni daha çok mutlu ederdi.