Bir yaz gecesi, gökyüzünde parlayan yıldızları izliyordum. Her biri, sanki sessiz bir hikâye fısıldıyordu. Ama o gece normalden farklıydı. Yıldızlar, yavaşça yer değiştiriyordu. Önce bir iki tanesi, ardından tüm gökyüzü hareket etmeye başladı. Şaşkınlıkla oturduğum yerden kalktım ve gözlerimi ovuşturdum. Bu gerçek miydi, yoksa bir rüya mıydı?
Tam o sırada, yanımda aniden parlayan bir ışık belirdi. Küçük, parlak bir yıldız, sanki beni çağırıyordu. Yıldızın etrafındaki ışık, bir harita gibi şekillenmeye başladı. Haritada tanıdık yerler vardı: çocukluğumun geçtiği sokaklar, ilk kez keşfettiğim ormanlar ve hiç bilmediğim, gizemli topraklar… Yıldız bana doğru fısıldadı:
“Ben senin ruhunun yıldızıyım. Eğer yeterince cesaretin varsa, seni ait olduğun yere götüreceğim. Ama bu yolculuk, seni kendinle yüzleştirecek.”
Yıldız beni gökyüzüne doğru çekti. Bir an sonra, ayaklarım yerden kesildi ve kendimi evrenin uçsuz bucaksız boşluğunda buldum. Her yıldız, bir ruhu temsil ediyordu. Kimisi parlak , kimisi ise sönük ve durgundu. Kendi yıldızım, bir rehber gibi önümde parlıyordu.
Yolculuğumuz bir vadide başladı. Vadinin ortasında dev bir ayna vardı. Yıldızım bana, “Bu ayna, geçmişindeki korkularını ve pişmanlıklarını gösterecek. Onları kabul etmeden ilerleyemezsin,” dedi.
Aynaya baktığımda, çocukken korktuğum karanlık odaları, başarısızlık korkusuyla yarım bıraktığım projeleri ve kalbimi burkan hataları gördüm. İlk başta kaçmak istedim, ama yıldızım sakin bir şekilde fısıldadı: “Hepsi seni sen yaptı. Onları reddetmek, kendi ruhunu reddetmektir.” Derin bir nefes aldım ve aynadaki yansımamı kucakladım.
Bir sonraki durak, dev bir dağın zirvesiydi. Burada, rüzgarın uğultusu içinde bir bilgeyle karşılaştım. “Burada, hayatının anlamını bulacaksın,” dedi bilge. Yıldızım bir fener gibi önümde parlıyor ve beni rehberlik ediyordu.
Dağa tırmanmak kolay olmadı. Yol boyunca hayal kırıklıklarımla yüzleştim: denemekten vazgeçtiğim anılar, başkalarını suçladığım zamanlar… Ama her adımda, yıldızımın parlaklığı güç veriyordu. Zirveye ulaştığımda, bilge bana bir soru sordu:
“Bu yolculuğun anlamı neydi?”
Bir an durdum. Anladım ki, bu yolculuk dış dünyada değil, içimdeydi. Ruhumun yıldızını takip etmek, aslında kendimi tanımak ve kabul etmekti.
Yıldız beni tekrar dünyaya getirdi. Artık gökyüzüne baktığımda, yıldızlar benim için sadece parlayan ışıklar değildi. Her biri bir insanın hikayesini taşıyordu. Kendi yıldızımın rehberliğiyle öğrendiğim dersler ise hayatımı değiştirmişti:
- Korkularım, benim bir parçam ama onlar beni tanımlamıyor.
- Hatalar, ruhumu güçlendiren öğretmenlerdir.
- Gerçek cesaret, kendinle yüzleşmektir.
O geceden sonra, her yıldızlı gece gökyüzüne baktığımda, kendi yıldızımı bulur ve ona teşekkür ederim. Çünkü o, beni benden daha iyi tanıyordu ve doğru yola yönlendirdi.
Belki bir gün siz de kendi yıldızınızı bulursunuz. Ama aklınızda bulunsun, o yolculuk, yalnızca cesur olanların cesaret edebileceği bir macera.