Gökyüzünün sonsuz maviliklerinde özgürce dolaşan bembeyaz ve nur gibi parlak, belirgin bir bulut olmak ne güzel olurdu. Her gün rüzgar kaptanın beni nereye götürüceğini merak eder, onun yanında farklı maceralara koşar ve bir yere savrulurdum, rüzgarın rehberliğinde. Rüzgarın nazikçe iteklediği bir gezgin olurdum. Sabahları güneşin ilk ışıklarını karşılar, akşamları gün batımının rengarenk dansına tanık olurdum. Eğer bir bulut olsaydım, bir sabah Alpler’in zirvelerinde kar tanelerine dönüşür, başka sabah bir göleti doldurur ,bir başka gün çölün ortasında serin bir gölgeye dönüşürdüm. Güneşin sıcak ışınlarıyla dans eder, yağmurun serin damlalarıyla yeryüzünü bereketlendirirdim. Dağların arasından süzülüp ormanların üstünde sessizce kimseye bulaşmadan gezinirdim. Belki bir çiftçinin kurak tarlasını sulardım ya da bir çocuğun elini gökyüzüne uzatıp bana dokunmaya çalışmasını izlerdim. Belki de bir kadının ağlamasına tanık olur onunla beraber ben de gözyaşlarımı hunharca akıtırdım. Eğer bir bulut olsaydım, şeffaf ve hafif bir yorgan gibi dünyayı sarardım. Kuşların kanat çırpışını yakından görür, yıldızların geceleri o büyüleyici ışıklarını parlatmasını en yakın seyirci olarak izlerdim. Denizlerin üstünden geçerken, derin mavi sulara düşen gölgemi izlemek ne keyifli olurdu.
Ama bazen hüzünlü anlar da olurdu. Kasvetli bir fırtınanın habercisi olduğumda insanların yüzündeki endişeyi fark ederdim. Gökyüzünü kara bulutlarla kapladığımda belki de yağmurun zarif bir şarkısını unuttuğumu hissederdim. Ama yine de her yağmur damlasıyla yaşamın bir parçası olmanın huzurunu duyardım.
Eğer bir bulut olsaydım, sürekli değişir ve dönüşürdüm. Çünkü bir bulut asla sabit kalmaz; bulutlar hep hareket halindedir. Belki de bu yüzden bulutlar insana yaşamın akışını, değişimin güzelliğini ve özgürlüğün anlamını hatırlatır. Ne kadar çabuk geçtiğini, nereye gittiğini, anlaşılamazlığı anlatır. Bazen çocukların gökyüzüne bakıp beni izlediğini fark ederdim. “Şuna bak! Sanki bir kuzuya benziyor,” derlerdi. Başka bir gün belki bir ejderha, belki de yelkenli bir gemiye dönüşürdüm. Şekilden şekle girerek her birine başka bir hikaye anlatırdım. Bu hikayeler bazen iki aşığın sert kavgası ile onların ilişkisi gibi ayırırdı beni, bazen küçük bir çocuğun hayalindeki kahramana dönüşür görevden göreve koşardım, bazen de yaşlı bir çiftin geçmişi olur ve onların yaşadıklarını, başından geçmiş eski anıları, en güzel anlarını canlandırır onların bu mutluluğu tekrar yaşamasını sağlardım. Gökyüzünde sadece birer pamuk yumağı değil, bütün bu insanların gerçekleşmesini istediği hayallerin veya anıların taşıyıcısı olurdum.
Kısacası ben bir bulut olsaydım, en önemli vazifemi yerine getirirdim yani insanların hayallerine ilham verirdim. Gökyüzünde şekilden şekle girerek her birine başka bir hikaye anlatırdım. Kim bilir, belki de o zaman biri bana bakıp, “Eğer bir bulut olsaydım…” diye düşünürdü.