Sıradan bir gündü. Yağmur yağmıştı ve gökkuşağı yeni yeni oluşmuştu. Her yer ıslaktı ve havada güneş parlıyordu. Çok sıkılmıştım. Biraz hava almak için dışarıya çıkmıştım. Dışarı çıktığımda arkadaşlarım beni evlerine çağırdı ve çok mutlu oldum. Hemen eşyalarımı topladım ve yola koyuldum. Arabama bindikten sonra giderken gökkuşağını gördüm. Kocamandı ve çok güzeldi. Tam altından geçerken bir anda uyuyakaldım. Ne olduğunu anlamadan kendimi farklı bir yerde bulmuştum. Etrafta zümrütler ve altınlar vardı. Her yer değerli taşlardan yapılmıştı. Çok parlak olduğundan hiçbir şey göremedim ve bir anda bir çukura düştüm. Çok sertti ve altından yapılmıştı. Bir kuyunun içindeydim ve zümrütlerin üstüne düşmüştüm. Hala ne olduğunu anlamadan kalktığımda bir ses duydum. Birisi bana, “Yardım ister misin?” diye bağırıyordu. Ben de “Evet!” dedim ve birisi benim olduğum yere bakmaya başladı. Bana gümüşten bir ip uzattı ve yukarıya çıktım. Adamın saçları sapsarıydı ve kıyafetleri çok lükstü. Adama nerede olduğumuzu sorunca o da bilmediğini söyledi. Sadece gökkuşağının altında geçerken bir anda buraya geldiğini söyledi. 4 senedir orada yaşıyormuş. Hemen gidip birisinin altın kapısını çaldım ve tam açılacakken uyandım. Arabada uyuya kalmıştım! Buluşmaya geç kalıyordum ve acilen gaza basıp gitmeye başladım.
Gökkuşağının Altındaki Dünya
(Visited 12 times, 1 visits today)