O gün istanbul’da yaşayan arkadaşımla buluşmuştum. Uzun süredir görüşmemiştim. Onunla buluştuktan sonra eve doğru yürümeye başladım. Gökyüzü masmavi ilken aniden beklenmedik bir yağmur patlak verdi ve sanki denizlerde sular havaya yükselmiş bardaktan boşalırcasına üstüme yağıyordu. Otobüs durağına sığındık ama 10 dakika içerisinde yağmur dolmuştu ama yollar su ile dolup taşmıştı o sırada silik renkli bir gökkuşağı gözüme elişti. Keşke bu gökkuşağı her zaman yerinde kalsaydı belki o zaman dünya çok daha güzel bir yer olurdu.
Çantamdan bir adet defter çıkardım ve gökkuşağının altında düşünmeye başladı. Sonra aklıma gökkuşağının altından geçersem dünya nasıl bir yer olur diye düşünmeye başladım. Muhtemelen çok daha güzel bir yer olurdu.
Benim dünyamda şiddet değil eğitim bilinecekti eğer dünyanın başlangıcandan şiddetli yaşam değil de eğitimli yaşam bilinirse işim daha kolaylaylaşcaktı. Bende defterime öyle yazdım. Şimdiden dünya çok daha güzel bir yere dönüşüyordu
Durakta otobüs beklerden tam yanımda duran kavga eden çiftleri fark ettim, ardından düşündüm. Benim dünyamdan kavga olmayacaktı bu yüzden Osmanlı devleti gibi imparatorluklarda taht kavgası da olmayacaktı ve bu yüzden büyük devletler hızlıca çökmeyecekti ya da insanların arası asla bozulmayacaktı illa sevmek zorunda değilsin ama saygı duymak zorundasın sonuçta. Benim dünyam da böyle olucaktı. Dünya o zaman çok daha güzel bir yer olurdu.
Ben bu sırada defterime bunları yazarken yağmurun etkisiyle bir araba bariyerlere çarptı ve yazmaya başladım. Benim dünyamda gereksiz iş kazalarına ya da kaza eseri ölümlere yer olmayacaktı her şey güvenli olacaktı , herkes yaşaması gerektiği kadar yaşayacaktı. İşte dünya o zaman çok daha güzel bir yer olabilirdi.
Ben bunu yazdıktan sonra bineceğim otobüs geldi ama ben kararımdan vazgeçip biraz daha düşünmeye devam ettim. Bir anda trafik artmıştı saate baktım ve iş çıkışı saati olduğunu fark ettim ve ardından Arabaların o sesli motorlarını tam o sırada önümden bir dolmuş geçti ve önümü simsiyah egzozla boyadı. Benim dünyam asla ama asla kirlenmeyen bir yer olacaktı. Durağın arkasında boş araziden kötü kokular geliyordu benim dünyam bu şekilde kokmak yerine Karadeniz ormanları gibi kokacaktı. Fabrika bacalarından tiner akmayacak ve gökyüzünün masmavi rengi silinmeyecekti. Hatta merdiven misali göğe çıkan gökdelenleri yeşil boya ile boyanmayıp , çimlerle ve bitkilerle kaplanacaktı. İşte dünyam daha güzel olurdu bu şekilde
Kafamı kaldırdım ve karşımda dilenen bir çocuk ve bir anne gördüm yağmurun etkisi ile üşümüş ve ıslanmışlardı defterime döndüm ve dedim ki benim dünyamda yoksulluk olmayacak ve kimse kimseden üstün olmayacaktı. Cinsiyetler bir anlam ifade etmeyecek insan insan olduğu için sevilicekti. Ten renkleri farklı olsa da önemsenmeyecekti. İşte o zaman dünya çok daha güzel bir yer olurdu.
Bir süre sonra trafik azaldı ve ben de eve gitmeye karar verdim. O sırada hava kararmaya başlamış kan kırmızısına benzer bir kırmızı ile bürünmüştü. Kağıdı yırtıp dosyama koyacakken okyanusun ortasında esen rüzgar gibi bir rüzgar kağıdı elimden aldı ve yola doğru uçurdu sonra bunun sadece bir kağıt olmadığını fark ettim bu aslında hayallerimdi