Gök Taşı

Sıradan bir günün sıradan bir gecesiydi. Can yaklaşık iki saat önce uyuyabilmişti. O gece çok ama çok ödevi vardı çünkü okulu onu çok zorluyordu. Ödevlerini saat gece bir buçuk gibi ancak bitirebilmişti. Saatler gece 4.02′ yi gösteriyordu. Can, tam o sırada bahçeden gelen bir gürültüyle yerinden sıçradı. Bu ses o kadar şiddetliydi ki daha yeni uykuya dalabilmiş ve derin uykuda olan Can’ı bile uyandırmıştı. Can, uyandıktan sonra tekrar uyumak istedi ancak bir türlü uyuyamadı. Oldukça garipti. Vücudu oldukça yorgundu ve dinlenmeye ihtiyacı vardı ancak beyini nedense bir türlü uyumak istemiyordu. Yatakta kaç kere döndüyse de olmuyordu. Can uykuya dalamıyordu.

En sonunda Can pes etti ve yorgun vücuduyla yatağından ayrıldı. Evin bahçesine doğru yürümeye koyuldu. İşin garip kısmı ise bu sese evde kimsenin uyanmamış olmasıydı. Evdeki herkes horul horul uyuyordu. Can sesin evin bahçesinden geldiğine emindi ve ev terliklerini giyip bahçeye doğru yürümeye koyuldu. Bahçeden gelen sesin bir kazı çalışmasına ait olduğunu sanıyordu ancak bahçeye çıktığında şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Evlerinin bahçelerine küre şekline ve yaklaşık olarak Can’ın boyunda bir gök taşı çarpmıştı. Can gök taşlarını genel olarak kahverengi bilirdi ancak bu gök taşı farklıydı. Bu gök taşı mor renkteydi ve hafif bir parıltısı vardı. Can birazcık korkuyordu ama bu gök taşını da incelemeyi çok istiyordu. Can yine de önlem almayı ihmal etmedi. Mutfağa gitti ve elleri için tek kullanımlık kullan at eldivenlerden taktı. Burnuna da bir tane maske geçirdi. Taşı incelemeye koyuldu. Taş oldukça garip bir koku yayıyordu. Can, bu gök taşının yanındayken burnuna maske takmış bile olsa bu koku onun hafif hafifi bilincini yitirmesine yol açıyordu. Can bunu fark ettiği anda direk tabanları yağladı ve bu gök taşından uzaklaştı. Can ne yapacağını bilmiyordu.

 

Umutsuzca odasına doğru yola koyuldu. Ellerinden tek kullanımlık kullan at eldivenlerini, burnundan da maskesini çıkardı. Odasına doğru giderken zamanı unutmuş olacaktı ki taşı incelerken aradan yaklaşık bir saat geçtiğini fark etmedi. Yaz mevsimine yaklaştıklarından güneş de erkenden doğuyordu. Saat yaklaşık beşti. Garip bir şekilde gök taşı güneş ışığı ile temas ettiği anda erimeye başladı. Yaklaşık beş dakika içerisinde bütün taş erimişti. Taşın içerisinden bir kağıt parçası çıktı. Can, o günün sabahının 1 Nisan olduğunu unutmuştu. Notun üzerinde “Kandırdım seni haha!” diye bir yazı vardı. O sırada ailesi de evin balkonundan onun bu şakayı yutmasını izliyordu. Hepsi de bir anda gülüşünce Can onlara baktı, suratını somurttu ve uyumaya gitti. Uykusunu alamadığı için çok sinirliydi. Kendisine yapılan şaka ise zekice hazırlanmış bir şakaydı.

 

(Visited 109 times, 1 visits today)