Benim çok ilginç bir özelliğim vardır. Canım sıkıldıkça haritalara bakarım. Yine bir gün televizyonda hiç güzel diziler yoktu, ben de açtım önüme kocaman bir Türkiye haritası. Benim için ne kadar büyük o kadar iyi… Sonra hiç görmediğim bir şey gördüm. Çok ufak bir şehir! Bu şehir öyle küçüktü ki bakmak için gidip büyütecimi getirdim. Orada gerçekten de bir şehir vardı. Hemen çantamı topladım, patronumu arayıp 2 gün izin aldım ve yola çıktım. İstediğim yere gelmiştim en sonunda. Burası küçük bir kasaba gibiydi. Yoldan geçerken bir çocuğa nerede olduğumu sordum. Bana ” Abla şu an sen İnci Kasabası’ndasın. Beğendin mi kasabamızı?” dedi. Ben de “Evet! Kasabanız çok yeşil ve tatlı. Burada kalabileceğim bir pansiyon biliyor musun?” dedim. Çocuğun yol tarifine göre pansiyonu buldum, 2 günlük parasını verdim ve keşfe çıktım. Burası gerçekten de yemyeşil bir yerdi. Buraya neden İnci Kasabası dendiğini anladım. Sahilde o kadar çok istiridye vardı ki… Ve hepsinden de inci çıkıyordu. Topladığım incileri deldirip kolye yaptım. Sonra bu kasabada bir yürüyüşe çıktım. Bu kasabada çok fazla orman vardı. Ama ben ormanlarından çok sokakları gezdim. Sokaklarda tek bir apartman veya araba yoktu. Evler rengarenkti ve bir sürü meyve ağaçları vardı. Erkekler maç yapıyor kızlar ya evcilik oynuyor ya da konuşuyorlardı. Yaşlı amcalar kahvehaneye toplanmıştı, kadınlar birisinin evinde toplanmış, bahçeye oturmuş konuşuyorlardı. Artık çok yorulmuştum. Kaldığım pansiyona döndüm ve orada saatin 19.35 olduğunu gördüm. Ben buradayken zaman çok hızlı geçmişti. Ne yazık ki yarın eve dönmem gerekiyordu. Yemeğimi yedim ve eşyalarımı topladım. Gitmeye hazırdım. Maalesef ki ertesi gün olmuştu. Yola çıktım. Ama biliyordum ki bu yeri asla unutmayacaktım.
Gizli Şehir
(Visited 7 times, 1 visits today)