Yine çok güzel bir gündü. Sabah hemen kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Ardında çok güzel bir kahvaltı yaptım. Ancak bodrumdan demir sesleri geliyordu. Bu sesin ne olduğunu anneme sordum. İşi olduğunu, babama sormamı söyledi. Hemen babama koştum, bu sesi ona da sordum.
Birlikte bodruma indik. İnanamıyordum. Bodrumumuzun kapısında “Girilmez” yazan bir yazı vardı ve kapı da kilitliydi. Eve çıkıp fenerlerimizi alıp bodruma tekrar indik. Her yerde örümcek ağı vardı. Kapının kilidi paslıydı. Çok eski bir kapı gibi gözüküyordu. Çok heyecanlandım. “Acaba içeride ne var?” diye merak ediyordum. Ancak heyecanıma yenik düşüp kapıyı açmaya çalıştım ama başaramadım. Babam, açmaya çalıştığımı görünce bana yardım etti ama bir şey değişmedi. Aklıma bir fikir gelmişti.
Hemen yanımda duran levyeyi alıp kapıyı açmaya çalıştım. Başarmıştım! Kapıyı ardına kadar açmış bulundum. Bir baktım ki ne göreyim kardeşim orada! Gerçekten hevesim kaçmıştı. Çünkü içinden hazine çıkmamıştı.