Bir gün, Dr. Selim adında bir bilim insanı, yıllarca süren çalışmaları sonucunda bir zaman yolculuğu cihazı geliştirdi. Bu cihaz, bir saat kadar küçük ve taşınabilir bir şeydi. Öyle önemli bir buluştu ki, hem bilim dünyasında hem de tüm dünyada heyecan yaratabilirdi.
Dr. Selim, ilk denemesinde 1938 yılına gitmeye karar verdi. Bu yıl, Mustafa Kemal Atatürk’ün hastalığının ilerlediği bir zamandı. Dr. Selim, Atatürk’ün uzun bir ömre sahip olması halinde Türkiye’nin çok farklı bir yöne evrileceğine inanıyordu. Cesur bir karar aldı ve yanında getirdiği modern tedavi yöntemleriyle Atatürk’ü iyileştirdi.
Atatürk sağlığına kavuşunca, devrimlerine devam etti ve özellikle bilim ve sanat alanlarında Türkiye’nin hızla ilerlemesini sağlayacak projeler başlattı. Onun liderliğinde, Türkiye 1940’lardan itibaren bilim ve kültür alanında bir merkez haline geldi. Ülke, teknolojide büyük ilerlemeler kaydetti ve kendi ürettiği araçlar, uydular ve enerji sistemleri sayesinde bağımsız bir ekonomik güç oldu. Türkiye artık dünya çapında saygı duyulan bir ülkeydi.
Günümüze döndüğünde, Dr. Selim hemen değişikliklerin etkisini gördü. Sokaklarda teknolojik bir düzen vardı herkes eğitimliydi ve kültürel anlamda gelişmişti. Okullarda bilim ve sanat ağırlıklı eğitim veriliyordu, sağlık hizmetleri ücretsizdi, ve toplu taşıma herkesin kolayca ulaşabileceği şekildeydi. Türkiye, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri ve bilimsel keşiflerin merkezi olmuştu.
Dr. Selim, heyecanla bilgisayarının başına oturdu ve yaptığı değişimin sonuçlarını görmek için internette araştırma yapmaya başladı. Karşısına çıkan ilk makale onu şaşkına çevirdi. 1938 yılında “Dr. Selim” adında bir doktorun Atatürk’ü iyileştirdiği yazıyordu. Kalbi hızla çarpmaya başladı, evet, bu kişi kendisiydi! Fakat bir sorun vardı. Kendisi dışında kimse, bu doktorun aslında o olduğunu bilmiyordu. Eski fotoğraflarda bile, Dr. Selim’in yüzü silik veya belirsizdi. Sanki tarihin kendisi bu olayı gizlemek istiyordu.
Kendi adının tarihe Atatürk’ü kurtaran doktor olarak geçmesi ona hem gurur hem de hüzün verdi. Forumlara katıldı, makalelere yorum yaptı, hatta televizyon kanallarına isimsiz mesajlar gönderdi. Ancak kimse onu ciddiye almadı herkes “Dr. Selim” karakterinin bir efsane olduğunu düşündü.
Dr. Selim, gerçeği dünyaya anlatamamanın üzüntüsünü ve çaresizliğni yaşadı. Yine de, geçmişte attığı küçük bir adımın bir ülkenin geleceğini değiştirdiğini biliyordu. Artık, tarihte Atatürk’ü kurtaran doktor olarak anılacak, ama bu hikayenin kahramanının aslında kendisi olduğunu kimse öğrenemeyecekti.