O gün hava çok yağmurluydu. Dışarıda kimseler yoktu. Günlerce yağmur yağdı. Sonunda güneş açtı. Ve güneşin açmasıyla beraber gökkuşağı çıktı ortaya. Gökkuşağını gören arkadaşlarımla beraber bahçede oynuyorduk. Saklambaç oynarken fark etmeden mahallenin dışına çıkmıştım. Ama okuduğum kitaplarda hep gökkuşağının altında hazine olduğu söylenirdi. Bende bunu düşünerek gökkuşağının altına yürüdüm. Sonunda gelmiştim ama ortada hazine yoktu. Bir anda gizemli bir kapı açıldı. Kapı altındı ve yuvarlaktı. Sanki içerisi yeni bir ülkeydi. Yavaşça içeri girdim. Hani filmlerde ”kimse var mı?” diye bağrılır ya, bende öyle bağırdım.
İçeriden bir ses geldi. Ses sanki bir adamın sesine benziyordu. ”Kimsin sen” diye bağırdım. Ama bu sefer içeriden bir ses gelmedi. Yavaşça içeri bir az daha yürüdüm. Bu sefer adamı görebildim. Bana ”gel” dedi. Bende gittim. Hava bir az aydınlandı ve etrafta şekerler, pastalar, dondurmalar, pamuk şekerler ve waffle vardı. Sanki şeker dünyasıydı. Sonra aklıma arkadaşlarım geldi. Acaba beni mi arıyorlar mıydı?. ”Neyse” dedim içimden. Yanımdaki adam ”galiba sen Gong’dan geldin.”dedi. Ama ben anlamamıştım. ”Pardon Gong nedir?”Diye sordum. Bana ” Yaşadığınız gezegen. Biz burada Dünya’ya Gong diyoruz çünkü Gong gibi yuvarlak” dedi. Beni şeker dünyasının patronuna götürdü. Patron bana ” Hoşgeldin Şekerlop Gezegenine2” dedi ama ben ona şöyle cevap verdim ”Efendim benim Gong gezegenine gitmem gerek çıkış nerede” diye sordum. Patron beni sorgulamadan beni çıkışa götürdü.
Kapıdan çıktığımda direk arkadaşlarımı gördüm. Ve eve gidince her şeyi aileme anlattım. Ailem çok şaşırdı. Arada sırada Şekerlop gezegenine uğradım.
VE SON