Sabah büyük bir heyecanla uyandım. Ancak uyandığımda alarmımın çoktan çaldığını ve benim duymadığımı fark ettim. Saate baktığımda 12 olduğunu gördüm. Baya uyumuştum, ve kütüphaneye geç kalıcaktım, bu yüzden elimi yüzümü yıkayıp kahvaltı yapmadan evdrn çıktım.
Evden indiğimde sokakta metro durağına doğru ilerlerken karnımın guruldamasından çok aç olduğumu anladım. Yol üstündeki minik kafeye girip kahve ve sandviç aldım. Orada yemeyeciğimi belirttim, geç kalmıştım ve acele etmem gerekiyordu, bu yüzden kafeye oturup kahvaltı yapacak zamanım yoktu. Kahve bardağını ve sandviçi elime alıp oradan çıktım. Metro durağında merdivenlerden inip metro beklemeye başladım. Sandviçimi çok hızlı bitirmiştim, şaşırdım. Bir yandan da alacağım kitabın hayalini kurdum. Taksime kitap almak için gidiyordum. Bu benim için çok özel bir kitaptı çünkü aylardır bu kitabı bekliyordum. Bu yüzden de daha yeni çıktığı gün sabırsızca gidip almaya karar vermiştim. Bir iki dakika sonra metro geldi. Metroya binip köşedeki koltuğa oturdum.
Metrodan inip merdivenleri çıktım ve Taksim sokaklarında yürümeye başladım. Ancak kitabı bir türlü bulamıyordum. Aylardır aradığım kitabı sonunda Taksim’in arka sokaklarında bir sahafta buldum. Aynı gün büyük bir heyecanla kitabı okumaya başladım. 23. sayfaya geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir not buldum. Notta anlamsızca yazılmış harfler vardı. İlk başta bunum rastgele yanşışlıkla konulmuş anlamsız bir kağıt olduğunu düşündüm ama biraz daha inceleyince neler yazdığını fark ettim. Kitapta karakterlerinin kullandığı şifreli bir alfabe vardı, kitabın konusunun bir parçasıydı bu şifreli dil yani. Not da bu şifreyle yazılmıştı. Harflerin yerini değiştirdiğimde not okunabilir bir hal almıştı. Notta bir yer adı ve adres yazıyordu. Bu adrese gitmeye karar verdim, merak ediyordum.
Metroyla Beşiktaş’a gidip adresi aramaya başladım. Kalabalık ve dar bir sokakta bilinmeyen bir adresi bulmak gerçekten de zordu, bunu o gün fark etmiştim. Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm. Adresi bir türlü bulamamıştım, yaklaşık iki saattir aramama rağmen. Adresi biraz daha aradıktan sonra tam pes edecektim ki yanımdaki binanın aradığım adres olduğunu fark ettim. Binanın içerisine girmek için zike bastım. Kapı açıldı ve içeri girip binadaki kapılardan birini çaldım. İçerden kim o sesi geldi ve o kişiye bir şey sormak istediğimi söyledim, açmasını rica ettim. Kapıyı yaşlı bir kadın açtı. Elimdeki motu direk görmüş olmalı ki notu nereden bulduğumu sordu. Ona olanları anlattım ve adresi bulmak için buaray geldiğimi söyledim, iki saattir aradığımı da ekledim. Biraz güldü, sonra da yorulduğum için beni kahve içmeye davet etti. Kabul ettim, notun ne için ve neden yazıldığını merak ediyordum. Bana ve kendine kahve yaptı. Daha sonra da o notu kendisinin yazdığını söyledi. O da benim gibi bu kitabı merak ediyormuş, tabii yıllar önce. Aldıktan sonra ise bu kitabı bir sonraki okuyacak kişi için not bıraktığını söyledi. Sonra da bana bir şey getirdi. Bir kutuydu, içinde karakterlerin tahtadan yapılmış heykelleri vardı. Amacı kitabı okuyan kişiye bunları hediye etmekmiş. Çok mutlu oldum. Günün geri kalanında ise kiyap hakkında bolca sohbet ettik. Çok güzel bir gündü.