Projeyi tamamlamak için son bir adım kalmıştı. 3 saattir Taksim’de dolaşıyordum ve bir an dalgınlıkla arka yollara saptım. Karşıma bir sahaf çıktı ‘’Bu son şansım.’’ diye düşünerek içeri girdim. Raflarda gözümü dolaştırdım. Buydu günlerdir hatta aylardır aradığım kitap şu an elimdeydi. Hatta bir an kitabın gerçek olup olmadığını anlayamadığım için yanımdaki insanlara sormuştum. Muhtemelen şu an deli olduğumu düşünüyorlardı. Ama şu an bununla kafamı meşgul edemezdim. Kitabı almak için kasaya gittim. Duyduğum fiyatla şaşırmıştım, sonuçta öğrenciydim bu kadar param yoktu ama parayı tamamlamak için –biraz zor da olsa- sahaftaki bütün rafları temizlemeyi teklif ettim. Şu an evdeydim, gerçekten inanamıyordum. Hemen alıp okumaya başladım.
23.sayfaya geldiğimde kitabın arasından bir kağıt düştü. Küçük bir kağıda el yazısıyla yazılmış bir nottu. Alıp okumaya başladım. Notta kitabın sayfalarındaki şifreleri bulmamı istiyordu. Hatta bir tane de harf kağıdın sağ alt köşesine yazılmıştı. Önceki kitabın sahibinindir diye düşünüp çok umursamamıştım. Ama 3 sayfa sonra bu sefer sayfanın üstünde bir harf gördüm. Artık merak etmeye başlamıştım. Bulduğum harfleri bir kağıda not almaya başlamıştım. Kitabı bitirmiştim ama bir şey sorulsa muhtemelen bilemeyecektim. Bir türlü kitaba odaklanamamıştım. Yarın saat 17.00’da kütüphaneye gel yazıyordu. Bu bana mı yazılmıştı yoksa başkasına mı? Gerçekten kafam karışmıştı.
Sabah kalktığımda üstümü değiştirip okula gittim. Gece boyunca doğru düzgün uyuyamamıştım. İkide bir gözüm saate kayıyordu. Saat 5’e yaklaşıyordu en son dayanamayıp kütüphaneye gitmeye karar verdim. Kütüphaneye geldiğimde beklemeye başladım. Beklerken kitaplara bakmaya başladım. Sarı bir not kağıdı gördüm. Yaklaşıp notu okuduğumda. 2 gün sonra akşamleyin kafeteryaya gelmemi istiyordu. Tamam, artık umursamamalıydım. Biri galiba benimle oyun oynuyordu. Eve gittiğimde bütün bu olanları unutmak için film izlemeye çalıştım. Zaten en sonunda uyuya kalmıştım. Öbür gün okula gittiğimde oturduğum masanın üstünde bu sefer pembe bir not kağıdı duruyordu. Üstünde de ‘’Hemen Vazgeçme’’ yazıyordu. Artık sinirlenmeye başlıyordum. Üç gündür kimden geldiği belli olmayan gizemli notlar ortaya çıkıyordu. Her ne kadar kafama takmamaya çalışsam da bir yolunu bulup tekrar beynimi meşgul ediyordu. Bu son diye geçirdim içimden yarın son kez bakacağım ve eğer hala bir sonuç alamazsam bu işin peşini bırakacaktım.
Yarın okula gittiğimde akşam olmasını bekledim. Son ara da lavaboya gittiğimde kalem kutumun içinde büyük harflerle ‘’Sakın gelmeyi unutma.’’ yazıyordu. Okul bittiğinde herkesin sınıftan çıkmasını bekledim. Herkes gittikten sonra sanki gizli bir görevdeymiş hızlı ama bir o kadar da korkak adımlarla kafeteryanın yolunu tuttum. Kafeteryaya geldiğimde ışıklar kapalıydı. Tam sinirlenip çıkıyordum ki bir anda ışıklar açıldı. Küçüklüğümden beri hayatıma giren bütün arkadaşlarım gülümseyerek bana bakıyorlardı. Unutulmaz bir an yaşamıştım, bütün herkes yaptığım başarıları duymuş ve bunun için sürpriz bir buluşma ayarlamışlardı. Bütün bunların hepsini eğlenebilmek için beni korkutarak gerçekleştirmişlerdi.