Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış. Bir gün bir kaşif köyü keşfetmeye gitmiş. Sonra köyde birde ne görsün kocaman ayak izleri…
Kaşif ayak izlerini takip etmiş ama önüne bir nehir çıkmış. Nehir timsahlarla doluymuş. Kaşif çok zeki biriymiş ve timsahların uyumasını beklemiş. Timsahlar uyuyunca onları uyandırmadan üzerlerine basıp geçmiş. Sonra ayak izlerini takip etmeye devam etmiş. Sonra birde ne görsün karşısında ejderhalarla korunan bir şato varmış. Birkaç tanede şövalye görmüş. Şövalyeler içeriye kilitlenmişler. Şövalyelerden birinin bıyıkları çok uzunmuş. Sonra bir merdiven görmüş. Merdiveni şövalyenin bıyıklarına bağlamış. Sonra şövalyeler birer birer merdivenden inmişler. Sonra kapıdaki ejderhaları alt etmişler. Ve şatoya girmişler. Şatodaki basamaklar çık çık bitmiyormuş. Sonunda en üst kata ulaşmışlar. Orada da bir ejderha kral varmış. Asasıyla insanların zihinlerini okuyabiliyormuş. Kaşif bunu anlamış ve şövalyelere düşünmeden saldırmalarını söylemiş. Şövalyeler saldırmışlar ve kralın asasını alıp gitmişler.
Bir daha da asla o şatoya gitmemişler. Sonra da yavaş yavaş köyün nüfusu artmaya başlamış. ve SON!
Gizemli Köy
(Visited 18 times, 1 visits today)