Bir kış günü yatağımda resim çiziyordum. Kalemim yere düştü. Kalemimi alırken yatağımın altında altın gibi parlayan bir kitap gördüm. Kitap çok eski ve yıpranmıştı. Annemin ya da babamın olabileceğini düşündüm. Kitabı tam açacakken annem beni yemeğe çağırdı. Kitabı yatağımın altına koyup hemen mutfağa indim. Yemekten sonra kitabı unutmuştum, tekrar resim çizmeye başladım ama yatağımın altından sesler ve ışık geliyordu. İlk başta aldırış etmesem de biraz korkuyordum. Sonra tüm cesaretimi toplayıp yatağın altından kitabı aldım ve kapağını açtım. Bir anda içinden eski bir kitap karakteri çıktı. Çok şaşırdım ve korktum, bir an hayal görüyor olabileceğimi düşündüm. Tam kitabı geri kapatıyordum ki, “DUR!” diye bağırdı. “Benim adım Anna Karenina. 1873’ten beri burada kaldım, senin dışında kimse beni görmedi.” dedi.
Tam o sırada annem içeri girdi. Masama meyve tabağı ve yeni aldığım resim kalemlerini koydu. Ama bir gariplik vardı, Anna’yı sadece ben görüyordum. Annem mi görmezden gelmişti, yoksa Anna gerçek değil miydi? Hayal mi görüyordum?