O sabah, JJ için çok normal bir sabahtı ama bu sabah, belki de onun son normal sabahı olabilirdi. JJ, hiçbir şeyden habersiz hazırlanıp kütüphaneye gitmeye karar verdi çünkü kitap okumayı çok severdi. JJ’in en sevdiği kitaplar, korku ve macera kitaplarıydı. Kütüphaneye girer girmez, en sevdiği kütüphaneci ona hemen selam verdi:
“Merhaba JJ! Yine hangi kitapları almaya geldin kitap kurdum benim? Senin için yeni bir sürü kitabım var ve hepsi tam senin seveceğin türden.” dedi.
JJ hemen cevap verdi: “Teşekkürler ama bu gün biraz gezinmek istiyorum.”
JJ, hemen “Macera ve Korku” bölümüne gidip kitapları araştırmaya başladı. Bir sürü yeni kitap gördü, mesela “Robotların İstilası” ya da “Porta Kartal” ama hiçbiri JJ’in ilgisini çekmiyordu. Uzun bir araştırmadan sonra JJ, yeni ve şatafatlı kitapların arkasında tozlu ve eski bir kitap gördü. JJ kitabı aldı ve incelemeye başladı. Kitabın bir adı yok gibiydi, yani üstünde hiçbir şey yazmıyordu ancak üstünde değişik bir logo ve bir kilit vardı. Logoda bir kuklanın yüzü vardı ve kilidin anahtarı kitabın üstüne yapıştırılmıştı.
JJ çok meraklı bir çocuktu ve tabii ki bu kitabı almak istemişti. Kitabı inceleye inceleye kütüphanecinin yanına gitti ve kitabı almak istediğini söyledi. Kütüphaneci kitabın kayıtlarına bakarken böyle bir kitabın kayıtlı olmadığını, üstünde kitabın isminin bile yazmadığını söyledi. Kütüphaneci JJ’ye bu kitabı gerçekten isteyip istemediğini sordu ama JJ, belki de hayatının en büyük hatasını yaparak o kitabı istedi ve kütüphaneci bu kitabı ona hediye etti.
Bu andan sonra JJ’in yaşayacağı maceralardan haberi bile yoktu ama yaşayacağı çok şey vardı. JJ evine gelir gelmez odasına koştu ve arkadaşlarını aradı. Arkadaşlarından birinin adı Jack, diğerinin adı ise Jenny’ydi. JJ arkadaşlarına hemen evine gelmesi gerektiğini, yeni bir kitap aldığını ve kitabın çok gizemli olduğunu söyledi. Tabi Jenny ve Jack de bir kitap kurdu olup çok meraklı oldukları için hemen daveti kabul edip koşarak geldiler.
Jenny ve Jack geldiklerinde, JJ’in annesi onlara üç bardak süt ve bir tabak çikolatalı kurabiye getirdi. Jenny, Jack ve JJ kurabiyeleri afiyetle yiyip sütlerini içerken aynı zamanda da kitabı inceliyorlardı. Uzun bir sessizlikten sonra hep bir ağızdan aynı şeyi tekrarladılar: “Neden kitabı açmıyoruz ki!”
JJ hemen kitaba yapıştırılmış anahtarı gösterip arkadaşlarına, bu anahtarın kilidi açabileceğini düşündüğünü söyledi. Hemen anahtara elini uzatıp onu çıkarmaya çalıştı ama çıkartamadı. Anahtar oraya sabitlenmiş gibiydi. Sırayla herkes anahtarı çıkarmayı denedi ama hiçbiri başaramadı. Anahtarı çıkarmak için her yolu denediler ama kitaba zarar vermeden o anahtarı çıkarmak imkansızdı. Uzun uğraştan sonra tam pes etmek üzerelerdi ki bir anda kitabın üstündeki kuklaya benzer logo parlamaya başladı ve anahtar yerinden fırladı!
Çocuklar bir anda yerlerinden fırladılar ve heyecandan delirmek üzereydiler. Kaç saattir çıkarmaya çalıştıkları anahtar, kendiliğinden çıkmıştı. Bu da yetmezmiş gibi kitap sihirli gibiydi. Çocuklar kendilerine geldikten sonra anahtarı aldılar ve kilide uzattılar. JJ, Jack ve Jenny’ye bakarak küçük bir gülümsedi, tam kilidi açacakken duraksadı ve “Arkadaşlar, unutmayın ki bu kitap sihirli!” dedi. Jack, “Eeeeeeee, ne olabilir ki?” deyip JJ’in kilidi açmasını istedi. JJ tekrar karşılık vererek “Ama ne olacağını bilmiyoruz.” dedi ve bu sefer Jack de Jenny de onu onayladı.
Bir süre düşündüler ve meraklarına karşı gelemeyip kilidi açmaya karar verdiler. Anahtarı tekrar aldılar ve yavaşça kilidi açtılar. Kilit bir anda yok oldu ve kitabın üstündeki logo tekrar parlamaya başladı ama bu sefer daha parlaktı. Uzun bir sessizlik oluştu ve kitabın rastgele bir sayfasını açtılar. Sayfanın içinden bir kukla çıktı. JJ kuklayı dikkatlice inceleyince o kuklanın kitabın kapağındaki kukla olduğunu anladı. Kitabın kapağına tekrar baktığında logo artık orada değildi.
JJ, Jack ve Jenny kitabı bir yana bırakıp kuklaya baktılar. Kuklanın dış görünüşü çok normal gibiydi. Üstünde bir takım elbise vardı ve bir de fiyonk. Bütün gün kukla hiç bir şey yapmayınca JJ, Jack ve Jenny dayanamayıp uyuya daldılar ve o gece hepsi JJ’in evinde yattılar. Sabah uyandıklarında, kukla evin başka bir yerindeydi. Üç arkadaş şaşırmışlardı. Aralarında, bu kuklanın aslında canlı olabileceğinin ihtimalinin olup olmadığını konuşuyorlardı.
O günün tamamını kuklayı pür dikkat izleyerek ve inceleyerek geçirdiler. Günün ilerleyen saatlerinde JJ’in aklına bir fikir gelmişti, o kuklanın çıktığı kitabı alıp kuklanın yanında kitabın içini tekrar açtı. Birkaç saniye içinde hiçbir şey olmayınca, JJ kitabı sürekli açıp kapadı, açıp kapadı. Bir süre sonra bir anda kukla bağırarak JJ’e, “Artık dur!” dedi.
Bu olandan sonra herkesin ağzı bir karış açılmıştı. Kukla dahil herkes birbirlerine bakarken JJ “Se-sen, sen konuşabiliyor musun?” dedi. Kukla cevap verdi: “Tabii ki de! Sadece konuşmakta değil, ben her şeyi yapabilirim.” dedi. Ardından konuşmaya devam etti: “Benim konuşabilmemi bırakın, sizin için çok büyük bir görevim var.” dedi. Bu görev, onların hayatını sonsuza kadar değiştirebilirdi. Ama bu olanlar onlara çok garip geliyordu. Konuşan kuklalar, parlayan kitaplar…
Sonunda bu görevi kabul ettiler ve bu karar, onların hayatını sonsuza kadar değiştirecekti. Kukla onlara görevi anlatmaya başladı.
Devamı bir sonraki aralık bloğunda…