Ada eve hızlıca geri dönüp annesinin dolaba bıraktığı soğuk pirinci mikrodalgada ısıtmış. Yemeğini yedikten sonra yine babasını düşünmüş. İçinden demiş ki “Acaba babam neden beni terk etti? Onu bulabilecek miyim?” demiş. Annesinin dediğine göre babası onu terk ettiğinden dolayı bir daha geri dönmezmiş. Ada da babasını bulmaya kararlıymış. Nasıl göründüğünü fotoğraflar sayesinde biliyormuş. Babası onu terk etmeden önce not yazmış. Babası Ada’yı, Ada üç yaşındayken terk ettiğinden o zamanlarda okuma yazma bilmediğinden dolayı ancak şimdi okuyabiliyormuş. Ada şu an on iki yaşında olduğundan dolayı okumanın zamanının geldiğini düşünmüş. Notu dokuz yıl sonra açmış. Notta “Yumuşak yumuşak koy kafanı yat ancak.” yazıyormuş. Ada babasının ona duygusal bir şeyler yazmadığından sadece kolay bir bilmece yazdığından dolayı üzülmüş. Neden bir bilmece yazmış ki? Ada bir anda aydınlanmış. İçinden “Yok artık. Yoksa babam onu bulmam için bana ipucumu veriyor!” Ama bu bir ipucu olamaz. Dokuz yılda zaten tüm yastıklar yıkanmıştır. Ama Ada yine de evin alt katına inmiş ve salondaki her yastığın içini açmış ve bakmış. Bir yastık hariç. Yastığın içini açmış ve bir not yani bilmece daha varmış! Ada çok şaşırmış. O yastık yıkanırken o not nasıl sağ kalmış acaba. Ada notu açmış içinde “Çık dışarı, gir kapalı.” yazıyormuş. Bu bilmece Ada’ya çok anlamsız gelmiş. Fakat dışarıda sokağın karşısında dokuz yıldır kapalı olan bir porselen marketi varmış. Ada koşarak karşıya geçmiş. İçeride sadece bir adet dolap varmış. Dolabı açmış. Bir de ne görsün, BİR ASANSÖR! Asansöre binmiş. Korkarak en alt katın tuşuna tıklamış. Aşağı inmiş. Bir fabrikadan daha büyük ve gelişmiş teknolojili bir alanda binlerce, milyonlarca bilgisayarlar varmış. Ada babasını bir sandalyede bağlı olduğunu görmüş. Koşarak halatı dolandığı sandalyeden çıkarmış ve babasına “Baba…” diye seslenmiş. Babası da “Ada!” demiş. Ada “Senin adın ne? Annem bana söylemedi. Ayrıca neden bizi terk ettin?” Babası da “Benim adım Mert. Ayrıca ben sizi terk etmedim ve bunu asla yapmam. Beni kaçırdılar. Kaçırmalarının tek bir nedeni vardı o da para. Ben o zamanlar tanınan ve zengin bir adamdım. Beni kaçırıp banka şifremi söylemezsem anneni ve seni öldürmekle tehdit ettiler. Bankadaki tüm paramı aldılar fakat beni burada tutuyorlar. Kimseye bir şey söylemeyeyim diye.” Ada da “Kişisel ihtiyaçlarını nasıl gideriyorsun? Yani nasıl yemek yiyorsun, içiyorsun, tuvalete gidiyorsun?” demiş. Babası Mert de “Tabii ki kişisel ihtiyaçlarımı gideriyorum. Bunun için belirli saatler var. Bu işi yürüten kişinin adamları beni alıyor ve beni tuvalete götürüyorlar ve yemek yediriyorlar. Mesela 15 dakika sonra yemek yeme saatim gelecek. Beni buradan kaçırmak istiyorsan çabuk olmalısın.” dedi. Ada hemen babasının elini tutup asansöre gitti. Asansörden üst karat çıkmış ve hemen karşıdan karşıya geçmişler ardından evlerine girmişler. Babası Mert “Onları alt etmezsek beni takip etmeye devam edecekler.” Ada da “Evet, o yüzden o yeri acil polise bildirmeliyiz.” dedi. Ada hemen polisi aramış ve o yeri bildirmişler. Ada’nın verdiği talimatlara uyarak dolabı açmışlar, dolabın içerisindeki asansöre binmişler ve bir yerde saklanıp adamları öldürmeyi planlamışlar. Adamlardan biri gelmiş. Polisler tam harekete geçecekken amirleri onları durdurmuş ve amirleri fısıldayarak “Doğru zaman gelmedi. Onların patronu gelince harekete geçeriz.” Ardından o gelen adam telefonu açmış ve “Patron, adam kaçmış tüm ekibi toplayıp geliver zahmet olmazsa tabi.” demiş. Patron da çalışanının sözünü dinleyip gelmiş ve polisler harekete geçince hepsini tutuklamışlar. Ardından Ada’nın babasının parasını geri bankasına aktarmışlar ve dokuz yıllık çalışamadığından dolayı dokuz yıllık para kaybını patronları ödemek zorunda kalmış. Ardından Ada, annesi ve babası mutlu mesut yaşamışlar.
GİZEMLİ DOLAP
(Visited 20 times, 1 visits today)