Gizemli Bilezik

Pelin, sessizlik içinde yere baktı. Gözleriyle incelediği şey, ayağının dibinde parıldıyordu. Bir an için gözlerini ovuşturdu, belki de gördüğü şeyin gerçek olup olmadığını anlamak için. Ama ne var ki, gerçeklik ona yumuşak bir dokunuşla güldü. Orada duruyordu, altın bilezik, parlayan bir hazine gibi. Heyecanla bileğini eğdi ve bileziği alıp avuçladı. Altın, sıcaklığıyla onun tenine ulaştı ve kalbinin hızla attığını hissetti. İçinde bir coşku dalgası yayıldı, adeta bir define avcısının keşfettiği gizli bir hazinenin keşfindeki heyecanıydı bu. Pelin, bileziği yakından inceledi. İşçiliği zarif ve detaylıydı. Her bir oyma, ustalığın izlerini taşıyordu. Altının parıltısı, gözlerini kamaştırdı ve bir an için etrafındaki her şeyi unuttu. O an, sadece o ve bulduğu hazine vardı. Sonra, gerçeklik yeniden gelmeye başladı. Etrafındaki sessizlik, adeta ona bu anı yaşatmak için var olmuş gibiydi. Bileziği elinden kaydırmadan önce bir kez daha inceledi, ardından gözleriyle etrafı taradı. Acaba bu bileziğin sahibi kimdi? Nasıl buraya gelmişti ve neden şimdi ortadaydı? Pelin, içindeki merakla doldu. Belki de bu bilezik, uzun zaman önce kaybolmuş bir mirasa aitti. Belki de bir masalın parçasıydı ve ona bu masalı anlatmak için bekliyordu. Her ne olursa olsun, onun için anlam ifade eden bir şeydi. Bileziği çantasına koydu ve yerden kalktı. Adımlarını dikkatlice attı, sanki bu sessizlik ve keşif anını bozmak istemiyormuş gibi. Ama içindeki heyecan, onu adım adım ileriye götürdü. Bu keşif, belki de yaşamının dönüm noktası olabilirdi. Belki de bu bilezik, ona yeni bir maceranın kapılarını açacaktı. Pelin, bilinmezliklerle dolu bu yolculuğa adım attı, yüreğindeki heyecanla ve gözlerindeki parıltıyla.

(Visited 2 times, 1 visits today)