Gizem

8 Mart sabahı uyandı. Güne her zamanki gibi başladı. Hazırlandı ve evden

çıktı. Dışarıya çıktığında ilk başta tesadüf olduğunu düşündüğü bu durum

gerçeği anlayınca onu korkuttu. Dışarıda hiç erkek yoktu. Simitçi kadındı,

otobüs şoförü kadın, taksiciler kadın, herkes kadın… “Sanırım bu sefer rüya görmüyorum.” Dedi ve kendini çimdikledi. Tüyleri ürpermişti kızcağızın. Evet, erkeklerin olmaması bir süreliğine çok rahatlatıcı olacaktı ancak bir süre sonra nüfusun git gide azalıp artık tükenmeye başlayana kadar…. Bu durumun acaba herkes farkında mıydı, yoksa o farklı bir evrene mi gelmişti? Bunu bile düşünüyordu, çünkü daha dün babasına iyi geceler diyip uyurken sabah kalktığında babasının bile olmayışı korkutucuydu. N’olmuştu erkeklere? Nereye gitmişlerdi?

Korkuyla okuluna belki de erkek öğretmenleri hala duruyordur umuduyla gitmişti. Erkek öğretmenleri artık yoktu, onlar yerine artık kadın öğretmenler geçmiş, sanki o erkek öğretmenler y hiç olmamış, yıllardır orada onlar çalışıyormuş gibi bir halleri vardı. Durum çok şaşırtıcıydı. Annesi bile farkında değildi. Her sabah hiçbir şey eksik değilmişcesine kalkıyor, sofrayı hazırlıyor, kızını okula bırakıp işine gidiyodu o da. Kız dayanamadı ve annesine sordu en sonunda. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaktan o da bıkmış olmalı ki, annesiyle bir anda dert yanmaya başladılar, erkekler olmadığından beri ortaya çıkan problemlerini konuşmaya başladılar. Köpekleri eskisi kadar mutlu değildi, her sabah yanında uyanan bir eşi yoktu, evi geçindirebilecek bir kişi daha yoktu ve bunlar çok zordu. Onlar gibi başkaları da var mı diye genellikle erkeklerin yaptığı işleri yapan kadınlara sormaya başladılar. Onlar da fark edildiklerini öğrendikleri anda dert yanmaya başlıyorlardı. Simitçiler, taksiciler… Kim varsa bir anda eşlerinin yaptıkları işleri onların yapmaya başladıklarını söyledi. İlk gün sanki her zaman yaptığı bir işmiş gibi gittiğini, daha sonrasında ise bu işi kendisinin değil de bir zamanlar olan eşinin yaptığını hatırladıklarında onlarında içlerini korku salmış, fakat kimse bozuntuya vermediği için onlar da kendi içlerinde yaşamışlar korkularını. Herkes bu problemi fark ettikten sonra, kimisi mutlu, kimisi mutsuz bir şekilde yıllarca yaşamışlar. Fakat bir yerden sonra nüfus ciddi anlamda azalmaya başlamış ve kimsenin bu durum için elinden gelen bir şey yokmuş. Yaşlı kadınların ölümleri, sağlık alanında ciddi açıklıklar derken nüfus azaldıkça stres de artmış. 

O 8 Marttan tam 90 yıl sonraki 8 Mart günü bir zamanlar 10 yaşında olan genç kızımız o zamanların en uzun yaşayan kadını olarak bilinirmiş. Bir sabah yine kalkmış, kahvaltıya ekmek almak için yanındaki bakkala gittiğinde bir de ne görsün, kasiyer bir erkek! Şaşkınlıktan az kalsın bayılacakmış. Onca yıl erkeklerin nerede olduğunu o kada merak ediyormuş ki. Eve geldiğinde babasını görmüş, babasının 90 yıl önceki babasından farkı yokmuş. Bu güzemli olayı babasına sormuş fakat kendisinden küçük babası bile ne olduğunu bilmiyormuş. Bunun gizemi de nesiller boyunca asla çözülemememiş bir tarih olmuş.

(Visited 4 times, 1 visits today)