Günlerden pazartesiydi. İşten çıkmış yorgun bir şekilde evimin yoluna koyulmuştum. Çalıştığım yer evime 1 km uzakta olduğu için evime her zaman yürüyerek dönerdim. Saat 9 sularında evime varmış, anahtarlarımı almak için elimi cebime attığımda birde ne göreyim! yerde bir mektup vardı. Mektup siyahtı ve üzerinde altın sarısı harfler ile ismim yazıyordu. Başta düğün daveti ya da iş ile alakalı bir mektup sandım fakat açınca fark ettim ki durum düşündüğüm kadar basit değildi.
Mektubu alıp odama geçtim. Masamın üzerinde çalışmalarımda kullandığım bir neşterim vardı, onun yardımı ile mektubu açıp içine baktım. Birde ne göreyim karşımda küçük bir küp duruyordu. Başta ne olduğunu anlayamadım fakat biraz kurcalayınca küpün bir parçası düşüverdi. Bu bir bulmacaydı. Bana bunu kimin gönderdiği veya nereden geldiği hakkında bilgim yoktu fakat anladığım kadarıyla kafamdaki soru işaretlerini bu kutuyu açabildiğimde sonuçlandıracaktım.
Yaklaşık 2 saatin sonunda kutuya açabildim. Gerçekten zorlu ve uğraştırıcı bir bulmacaydı. Kutuyu tamamen açtığımda içinden şeffaf bir cam kutu daha çıktı fakat kilitli veya başta çözdüğüm kutu gibi gizem dolu değildi. İçerisinde ise mektup gibi siyah üzerine altın sarısı harfler ile yazılı bir not vardı. Kutuyu açıp notu okumaya başladım. Notun üzerinde ise ”Tebrikler, Bulmacayı başarı ile tamamladınız. Şimdi ise verilen adrese gelip Kaçış odalarımızdan birini çözmeye ne dersiniz? Eğer başarı ile tamamlarsanız 10.000 dolar ile ödüllendirileceksiniz.” yazıyordu. Başta saçma buldum fakat iş yerimden aldığım para hayatımı idame ettirmeye yetmiyordu. Son zamanlarda bu sebepten ek iş aramaya başlamıştım ve bu fırsat ayağıma geldi. 1 2 saat daha karar aşamasında düşündükten sonra kesin kararımı vermiştim. O odaya gidip verilen oyunu oynayacak ödülü alacaktım.
Sabah uyanır uyanmaz kahvaltımı yapıp evden çıktım. İçimden ne kadar zor olabilir ki altı üstü oyun diye düşünüyordum. Verilen adrese vardığımda karşımda terk edilmiş bir inşaat enkazı duruyordu. Hava yağmurlu ve kasvetliydi. Bu durum beni gereğinden fazla germişti. Ben etrafı izlerken arkamdan bana doğru yaklaşan bir araba sesi duydum. Arkamı döndüğümde ise çok lüküs bir araba bana doğru duruyordu. Camlarda kaplama olduğu için içeride kim var göremiyordum. Arabanın arka camına yürüdüm, camdan küçük bir aralık açıldı ve bana bir not iletidi. Notun üzerinde şöyle yazıyordu ” Bu daha bir başlangıç.” ne demek istediğini anlamamış ve bir kaç kez arabanın camını tıklatmıştım fakat dönüt alamadım. Araba 1 2 dakika daha durduktan sonra geri geri gitmeye başladı. Belki bir cevap almak uğruna aracı takip ettim. 10 dakikalık bir yolculuğun ardından bir garajda durdu. Garaja girdiğimde ise duvarda kocaman ”Hoş Geldiniz” yazısını gördüm. Doğru yerde olduğumu anlamıştım fakat benimle kimse iletişime geçmiyordu. Yazının altında bir kapı vardı oradan girip devam ettim. Sonunda iletişime geçebileceğim kişi o kapının ardında beni bekliyordu. Benden telefonumu ve cüzdanımı rica etti. Verdikten sonra bir asansör eşliğinde odaya çıkarıldım. Ben yalnız olacağımı düşünüyordum fakat orada benim gibi bekleyen 4 kişi daha vardı. Odadan çıkabilen parayı kazanıyormuş. Benim anlam veremediğim nokta ise”rakiplerimi nasıl eleyeceğim?” sorusuydu.
Çok geçmeden oradaki insanlar ile sohbet etmeye başladım. Aramızda bu olayı daha önce bir çok kez yapmış biri vardı. Ona aklımdaki soruları sordum fakat o da ilk kez böyle bir durum ile karşılaştığını normalde bu ödülü toplu olarak ekibe verildiğini belirtti. Ben daha çok şüphelenmeye başlamıştım. Bir an önce birinin gelip açıklama yapmasını bekliyordum fakat henüz bir açıklama yapılmadan odanın içerisinde bir ışık yanıp sönmeye başlamıştı.
Önce ışığın neden yanıp söndüğünü anlamaya çalıştık fakat bir anlam veremedik. Işık 1 2 dakika sonra kalıcı olarak yanmaya başladı ve rahatsız edici bir ses çıkartıyordu. Yanımızdakilerden bir tanesi daha fazla dayanamayıp ışığa bir yumruk attı. Işık saçan ampul içeri doğru göçtü ve odaya girdiğimiz kapı bir anda kitlendi. Ben kapıya doğru koşup açmaya çalıştığımda ise kapı kulpu elimde kalmıştı. Kapı kulpunun bulunduğu yerde bir oyuk vardı. Üzeri bir bant ile kapalı duruyordu. Bantı çıkarttığımda ise oda bir anda kırmızı ışık ile kaplandı. Neler olduğuna anlam veremiyordum fakat oda sadece bunun ile kalmayıp aynı zamanda ısınmaya da başlamıştı. Etrafta bir ipucu veya işe yarar bir şey arıyorduk. 10 dakika geçtikten sonra oda adeta cehennem ateşi ile bizi kavuruyordu. Sıcağa dayanamayıp kapıyı yumruklayanlar, ”çıkarın artık beni” diye yalvaranlar beni daha çok germişti. Herkes şok içinde iken daha önce bu oyunlara katılan adam ”Buldum!” diye bağırdı. masanın üzerinde 4 tane bardak koymamız için oyuk vardı, onlara baskı uyguladığımızda duvarda bir geçit açılıyordu. Fakat oradan geçebilmek için deliklere sürekli basınç uygulamak gerekmekteydi. Hem basınç uygulayıp hem de nasıl geçecektik?
Sonra kapının olduğu tarafta bir su sebili dikkatimi çekti içerisinde içerisinde yeterince su vardı. Eğer suyu bardağa koyup deliklere yerleştirirsem kurtulmuş olacaktık. Fakat 1 adet kazanan olması gerekiyordu. Aklıma şeytani bir plan gelmişti fakat bunu gerçekleştirebilecek kadar acımasız değildim. Aklıma gelen şey ise herkes sıcaktan kendinden geçene kadar bekleyip ardından suları yerleştirip ödülü kapmaktı. Benim aklıma gelen şeyi belki birisi fark eder ve gerçekleştirir diye bardakları saklamış kara kara ne yapsam diye düşünüyordum. Her geçen saniye beni de etkilemeye başlamıştı. Nede olsa ben de insandım. Sıcak adeta ciğerlerimi yakıyor beni nefessiz bırakıyordu. Artık dayanamıyordum ve ekibe söyledim. İçerisi o kadar sıcak olmuştu ki artık amacım paradan çok eve dönebilmekti. Ben bunu söyleyince içlerinden birisi hemen suları doldurmaya diğerleri de yerleştirmeye başlamıştı. Geçit açıldığında ise en önden o daha önce bu oyunlara katılan adam atlamıştı. Tam arkasından ona yetişecekken bana bir tekme vurup yere düşürdü. Ardından odadan aldığı bir demir bilyeyi cebinden çıkartık su dolu bardaklardan bir tanesini düşürdü. Kapı yavaşça kapanırken bize kurduğu son cümle “Üzgünüm, bunu yapmak zorundaydım” oldu.