Gidişler ve Kaybedişler

Neydi beni bu hale getiren? Bu ben miydim, geçmişimdeki kızı yok eden yoksa geçmişimdeki ben miydi, şimdiki kızla alakası olmayan? Yaşananlar mı beni bu hale getirmişti yoksa ben mi büyüdükçe bu kızı yaratmıştım? Kim bilebilir ki… Belki de hepsi birbiriyle bağlantılı bir pusudur, hayatın bana zalimce oyun oynadığı. Ama keşke oyun olsa dedirten cinsten…

Tek bir varlığım vardı, şu hayatta. En sevdiğim, en çok onunla güldüğüm, en çok ona sığındığım, en çok ona güvendiğim… Bu liste daha o kadar uzayabilirdi ki, tahmin bile edemezsiniz. Ama şimdi ben ne mi yapıyordum? Çocukluğuma, aileme, gençliğime, şu hayattaki her şeyime toprak atıyordum. Bir daha onunla gülemeyecek, üzüldüğümde kollarında ağlayamayacak, sevindiğimde kolları arasında mutluluğumu kutlayamayacak ve daha nice şeyi yapamayacaktım. Hangi ara gelmiştik biz bu hale, hangi ara yenilmiştik kadere, hangi ara gitmiştik bizden? Şimdi tek yapabildiğim, arkasından dua etmekti. Belki en fazla toprağını öpüp, koklayabilirdim bundan sonra. Ya da mezarıyla konuşurdum, ona doğru ama onun olmadığı bir boşlukta…

Her şey, o gecenin saatlerinde gerçekleşmeye başlamıştı aslında, değil mi? Babamın bizi terk ettiği, annemin ise dayanamayıp intihar ettiği o gecede. Babam, sözde bir gün işi nedeniyle şehirden ayrıldı ve birkaç gün olmayacaktı. Aslında hiçbir şey öyle değilmiş. Gitmeden anneme bir mektup bırakmış; daha fazla yapamadığını bir başka kadına aşık olduğunu, onsuz yapamadığını ve boşanmak için evrakları yollayacağını yazmış. Annem birkaç zamandır babamın üzerindeki değişimi fark etse de sesini çıkarmamış. Aslında annem hissediyormuş içten içe ama konduramamış babamın ona ihanet edebileceği düşüncesini ve “İşten dolayı sıkıntılıdır.” diye geçiştirmiş hep. Çünkü başta birbirlerine çok aşıklarmış ve babama ne zaman sorsa bir şeyleri “İşler pek yolunda değil.” dermiş babam. E hal böyle olunca da annemin aşkından kör gözü inanmış babama. İşte babam da annemi bırakıp gitti bir süre sonra. Annem buna dayanamadı ve bir gün eve geldiğimizde başında boş ilaç kutularıyla yatıyordu yatakta. Ambulansı arasak da artık çok geçti, annemin nabzı durmuştu bile. Hiç unutmuyorum “Nasıl bunu bize yaparsın, anne?” diye bağırarak bir yandan da uyandırmaya çalışıyordum onu. Ama o kalkmıyordu, sanki sonsuz bir uykuya dalmış gibiydi. Ben annemi sarsarken, bir yandan da göz yaşlarım durmamıştı hiç. Abim bana sarıldı ve uzaklaştırdı oradan. O zamanlar daha çocuktum, aklım almak istemiyordu annemin gidişini. Ama abim vardı yanımda. O vardı hep yanımda, o büyütmüştü beni, o okulunu bırakıp bir işte çalışmıştı benim için. Vardı, peki ya şimdi… Şimdi neredeydi? Soğuktu ki orası, üşürdü o toprağın altında. Hem de çok boş bir sebep yüzünden…

Bir gün, tefecilerden borç almış abim. Tabii benim bundan çok sonra haberim oldu. Belki diyorum bazen, belki haberim olsaydı izin vermezdim ona ve tüm bunlar yaşanmamış olurdu. Abim her ne kadar çalışıyor olsa da aldığı borcu ödemeye parası yetmemiş ve bir gün evimize dayandılar. Ben yoksa yine bilmeyecektim ama bu şekilde öğrenmiş oldum. Tabii, abim yine denkleştirememiş parayı ama bana “Ödedim paralarını, güzelim. Sen kafanı yorma böyle şeylere, derslerine çalış.” diye yalan söylemiş. Yoksa ben de bir işe girer, canım pahasına o parayı toplayabilmek için çalışırdım. İşte bir gün abimin iş çıkışında yolunu kesmişler ve…

Cenaze işlemleri çoktan bitmişti ama en çok biten bendim sanırım. Saat ileri akmıştı ama ben hala geçmişte kalmıştım. Hava kararırken yolda evimize doğru yürüyordum. Ama ben sensiz o evde nasıl duracağım abi? Nasıl nefes alacağım? İleriden gelen toplu kahkaha sesleri dikkatimi çekmişti bir anda. Uzun süredir duyamadığım aile kahkahası sesleri… Gözümden bir damla yaş yanağıma süzülürken, ağladığımı daha yeni fark etmiştim. Sesin geldiği pencereye doğru yaklaştım ve hafifçe kafamı uzattım. Pencereden baktığımda bütün aile sofranın etrafında oturmuş, bir taraftan yemek yiyor, bir taraftan konuşuyorlardı. Birden gözümde anılar canlandı. Babamın, annemin, abimin ve benim kahkahalarımla dolu olan anılar… Bir daha asla olmayacak anılar…

Bazen hayat bize gülerken, bizim hayatımız ellerimizden uçar giderdi. Peki kimdi bu hikayedeki suçlu? Neden herkesin gidişiyle sınanıyordum ben. Neydi benim cezam? Yoksa hayat mı adil değildi? Neydi bu?

(Visited 10 times, 1 visits today)