Günümüzde dünyadaki yiyecek kaynakları sürekli artan dünya nüfusuna karşı yetersiz kalmaktadır. İnsanlar bu soruna karşı buldukları genetiği değiştirilmiş ürünleri dünyada ciddi oranda olan kıtlık ve açlık tehlikesine karşı kullanmayı bir muvaffakiyet olarak görmüşlerdir. Genetiği değiştirilmiş ürünleri kullanmak doğal ürünler kadar yararlı olmasa da başka bir çözüm yolu bulamadığımızdan bunları kullanmış ve faydalı görmüş bulunmaktayız. Genetiği değiştirilmiş ürünleri kullanmak kolayımıza geldiği için üstünde fazla kafa yorma gereği duymadık. Fakat aslında bizim bu sorunlara karşı bir sürü çözümümüz vardır. Bu çözüm yollarını gerçekleştirmekte biraz zorlansak da asla imkânsız değildir. Hepimiz bir el verip bu amaç uğruna uğraşırsak elbette bir sonuca ulaşabiliriz.
Genetiği değiştirilmiş ürünleri neredeyse her gün tüketsek de aslında hiç sağlıklı ürünler olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu ürünler kendi doğasında bulunmayan, gen transferi vasıtasıyla genetiği değiştirilen gıdalar olarak tanımlanır. Bu ürünlerin sağlık, ekonomik, kültürel ve daha birçok alanda olumsuz etkisi vardır. Bu ürünleri hepimiz tüketmek ve satın almak istemesek de başka bir seçeneğimiz olmadığından bu ürünlerden yararlanmak, onları bünyemizde barındırmak durumunda kalıyoruz. Aslında bu gıdaların ortaya çıkışı kıtlık ve açlık tehlikesi yüzündendir. Bizim bu olayı önlemek için aslında uygulayabileceğimiz birçok yöntem, çözüme ulaşabileceğimiz bir sürü çözüm yolu vardır. İlk aşamada üreticiler topraklarına tohum ekerler. Fakat dünya çapında yaşanan ekonomik durumlardan dolayı tohumun satış fiyatı önceki dönemlere göre çok daha pahalıdır. Üreticiler bu durumda tohumları aldığı fiyat karşısında verdikleri emeğin değmediğini ve ürünleri sattıkları ücretin yeterli olmadığını, bu durumdan kar edemediklerini düşünmektedirler. Bu yüzden üretim gücü ve ürünler dünya çapında düşüşe uğramaktadır. Doğal yollarla üretilen gıdalar yeterli olmadığından insanlar genetiği değiştirilmiş gıdalar üretmeye yönelmektedir. Bu gıdalar hem daha ucuz hem de daha kısa sürede üretilirler. Bu duruma karşın tohum fiyatlarının düşürülmesi ve ürünlerin ücretlerinin düşürülmesi hakkında bazı uygulamaların harekete geçirilmesi gerekmektedir. Dünya çapındaki devletlerin bu gidişata karşı daha dikkatli ve destekleyici şekilde yaklaşması gerekmektedir.
Kıtlık ve açlık sorununa karşın çiftçilerimiz hem maddi, hem manevi açıdan desteklenmelidir. Eğer her şekilde bir destek görürlerse bu sorun aşama aşama çözüme kavuşacaktır. Artık bizim genetiği değiştirilmiş gıdalar yerine sağlıklı, normal besinler tüketmeye başlamamız lazım. Eğer bu konuda çözüm odaklı çalışıp emek sarf edersek sounda bir başarıya ve sonuca ulaşmamız kesindir. Dan Millman’ın da dediği gibi “Tırmanmayı göze alan, zirvenin hazzını yaşar.”