Sürekli açlığın, insanları aşırı zayıflatıp ölüme kadar sürükleyen uzun süreli gıda darlığına “kıtlık” denir. Tarım ürünlerinin stok miktarlarının azalması, dış ticarette gelişmiş ülkelerin aşırı korumacı politikaları ve besin israfları kıtlığın dünyamızda bu denli artmasının birkaç nedenidir.
2017 yılında yapılan araştırmaların sonucunda dünya genelinde yaklaşık 124 milyon insanın açlık ile karşı karşıya kalmıştır. 2016 yılında yapılan araştırmalardan 108 milyon kişinin açlık krizinden etkilendiğini düşünülürse, bu büyük bir artış! Myanmar, Nijerya, Güney Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Suriye, gıda krizinin en yoğun olarak görüldüğü ülkelerden birkaçıdır.
Gıda sorunu, dünya toplumlarının karşısında gerçekten ciddi bir tehdit olmuştur. Pek cok coğrafyada karışıklıklara, hatta iç çatışmalara neden olabilmektedir. Kıtlığın ardından gelen sağlık sorunlarından ve iç çatışmalardan dolayı milyonlarca insan hayatını kaybetmektedir. Çocuklar, yetersiz beslenmeden ötürü bodurluk gibi hastalıklara maruz kalmaktalar. Yeterli gıdaya erişemeyen insanlar da yakalandıkları hastalıklardan ötürü yaşamlarını yitirmektedir. Bununla birlikte kıtlık, birçok coğrafyada insanların yurtlarını terk ederek başka ülkelere göç etmelerine neden olmaktadır. Geldiğimiz noktada gıda sorunun ne kadar büyük problemler açtığını gördük. Peki bu gıda sorunun çözülmesi için neler yapmamız gerekir?
İnsanlar, yiyecek kaynaklarının dünyanın sürekli artış gösteren nüfusunu beslemeye yetmeyeceği için genetiği değiştirilmiş besin ürünlerinin ciddi kıtlık ve açlık tehlikesini önleyebileceğini söylemektedir. Bu durum kısa bir süreliğine kıtlık ve açlık tehlikesini önleyebilir. Fakat insanların genetiği değiştirilmiş besin ürünü kullanması sonucu yaşayacağı sağlık problemleri sorun olacaktır.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), insanlarda öldürücü alerjilere yol açabilir. GDO’lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırırken antibiyotiklerin etkisini azaltır. GDO’lu yabani ot ilaçları, memeliler için toksik etki yaratır ve insanlarda hormonsal dengeyi bozar. Bu gibi nedenlerden GDO’lu besinlerin sıklıkla kullanılması sağlıklı değildir.
Peki, GDO’lu besinleri de kullanmayacaksak bu açlık sorununun önüne nasıl geçeceğiz diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bu sorunun önüne geçebilmek için yapabileceğimiz birkaç çözüm yöntemi bulunmaktadır. Kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya olan ülkelere gıda yardımı yapmalı, ulusal gıda güvenliği kurumu kurmalıyız. Gıda sistemi yenilenmeli, kooperatifleri güçlendirmeli, gıda akademisi kurmalı ve tarıma gereken önemi vermeliyiz.
Sonuç olarak gıda sorunu hepimiz için büyük önem taşımaktadır. Kıtlığın çözümü için kolaya kaçılmamalı, sıklıkla genetiği değiştirilmiş besinler kullanmamalıyız. Onun yerine gıda krizini yavaşlatmalı ve bu krizden daha fazla insanın zarar görmesinin engellenmeliyiz. Günümüzde dünya; salgın, doğal afet ve halk sağlığı kriziyle uğraşırken en son ihtiyacımız olan şey gıda kıtlığıdır.