Gezegenimizin Ağırlığı

Dünyada meydana gelen herhangi bir fiziksel veya kimyasal değişimden dolayı Dünya’nın kütlesi değişmez (Dünya üzerindeki biyolojik etkiler bununla sınırlıdır.) Bunun nedeni, atomik tip, sayı ve toplam kütlenin her zaman reaksiyon türlerinin tutmasıdır.
Dünya’nın kütlesini değiştirebilecek şeyler, atmosferimize uzaydan giren nesnelerdir. Bunun dışında nükleer reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan serbest nötronlar beta bozunmasına uğrayarak proton (“+” yüklü hidrojenler) haline gelirler ve bu dönüşümden sonra yapıları kararsız olduğu için hızlı reaksiyona girerek bileşiğin bir parçası haline gelirler. Bileşik h2 ise hafifliği nedeniyle daha ağır bir gaz haline gelir. Yerçekimine karşı savunmasız Dünya’nın kütlesini dökerek ve Dünya atmosferinden çıkarak azalttığı düşünülmektedir.
Tabii ki bunlar bilimsel yanlari. Fakat işin içine dijital veriler girdiği zaman iş pek de öyle olmuyor. Bu konu aslında yoruma dayalı değil. Elimizde birkaç makale ve veri olması gerekiyor. Bu konu üzerine araştırma yapan bir üniversite var. Portsmouth Üniversitesi. Örnek verecek olursak Son 24 saatte, insanlar YouTube’a 720.000 saatten fazla video yükledi. Portsmouth Üniversitesi’nden fizikçi Melvin Vopson’un birkaç yıl önce yaptığı hesaplamalara göre, 5 milyar tweet, sayısız metin, milyarlarca WhatsApp mesajı ve bu mesaj yığını belki de gezegenimize biraz daha fazla ağırlık yapıyor olabilir.Bu bir teoridir ve tabii ki de bilgi teorisi anlaşılması kolay bir kavram değildir. Bilgisayarlarımıza hangi seslerin ve görüntülerin gösterileceğini söyleyen 1’ler ve 0’lardan oluşan bir kod indirdiğimizi kolayca hayal edebiliriz, ancak bu bilgi, parçacıklara nasıl davranacaklarını söyleyen özellikler gibi dijital olmayan şeylere de uygulanabilir. Bu, onu bir sistemi oluşturan düzen miktarı ve enerji değişimleri gibi şeyleri tanımlamada önemli bir faktör haline getirir.1960’ların başında, Alman-Amerikalı fizikçi Rolf Landauer, enerjideki en küçük değişimin herhangi bir sistemden bilgi silebileceğini tahmin etti. Bu önemsiz bir farkındalık gibi görünse de, bilgi kaybını termal radyasyon emisyonlarının temel seviyelerine bağlayan etkileri derindir.

Ayrıca Vopson’un yaptığı gibi Einstein’ın hesaplamalarını düşünürsek, enerjideki temel bir değişimin kütledeki bir değişime eşit olması gerekir, bu nedenle her gün oluşturduğumuz tüm bilgiler Dünya’ya çok küçük ama sıfır olmayan bir kütle ekler. .Aşırı ele alındığında, şaka videolarının, Wikipedia girişlerinin, Twitter ve TikTok videolarının üstel birikiminin uzak gelecekte bazı şok edici sonuçları olacaktır. Sadece tüm bu verileri depolamak için yeterli malzemeye sahip olmamakla kalmıyor, aynı zamanda sonsuz dijital büyüme, Dünya’nın kütlesinin önemli bir kısmının dijital bilgi biçiminde olacağı anlamına geliyor. Aslında, bazı uzmanlar 350 yıl içinde dijital bitlerimizin Dünya’daki tüm atomlardan daha ağır olabileceğini tahmin ediyor. Bilgi kirliliği, kıyamet senaryoları bir yana, böyle bir teori, belirli koşullar altında kütleyi hesaplama şeklimizi değiştirebilir ve bize karanlık maddenin doğası hakkında daha iyi bir fikir verebilir. Fikir sağlayabilecek yeni teorilere bile yol açabilir.

Yani sonuç olarak, bizim bu zamana kadar bildiğimiz ve yazdığım yazının başında da size sunduğum gibi bilgilerin bile artık kesinliği kalmadı. Dünya dijitalleştikçe sadece insan yaşamına etki etmiyor. Evrenin yapı taşını bozmaya bile sebep olabiliyor… Sonuçlarını belki bilemeyiz fakat şu anki bilimin bile bundan 100 yıl sonra nereye geleceğini hiç kimse bilmiyor…

Kütle ve Ağırlık İlişkisi |

(Visited 20 times, 1 visits today)