Hayal edin,hayatınızı adadığınız alanda bilinmediğinizi. Adınızın bile duyulmadığını.Yine de değer miydi?Bunca antrenmana,çalışmaya değer miydi? Yoksa hepsi boşa mı giderdi?Adımız duyulsun diye midir bunca çaba,yoksa sırf başarmış olmak için midir?
Kimi insan farklı düşünse de,kabullenmemiz gereken gerçekler var.Sanatçı ya da sporcu adını duyurmak için yapıyorsa bir şeyleri,yapmış olmak için değil yani sırf bunu yaptığı için mutlu olduğundan değildir.Bana sorarsanız bu kesinlikle yanlış bir yaklaşım.Kişi, bu işi yapmaktan mutlu olduğu için yapmalıdır.Barış Manço örneğin,kimse duymasaydı adını,o yine de müziği sırf sevdiği için yapmaya devam ederdi.Ya da Muhammed Ali,kimse bilmeseydi adını,defalarca şampiyon olamasaydı ama yine de yaptığı şeyi isteyerek yapsaydı, bu onu boşa kürek çeken biri mi yapardı?Sanat sanat içindir, fikrini savunan kişiler de bu konuda benimle aynı fikirdedir muhtemelen.Önemli olan o alanı geliştirmek ve bunu severek yapmaktır.Zaten bu yüzden işini severek yapanlar,adını duyurmak ve ünlü olmak için yapanlara nazaran daha başarılı değiller midir?
Aslında boşa kürek çekenler, sırf adını duyurmaya çalışanlardır.Oysa yapmak için yapanlar ,bazen tanınmasalar bile,kimse duymasa da büyük işler başarmış demektir.
Bazıları da, onlarca şampiyonluk ve madalya kazansalar bile kimsenin ruhu duymaz.Bu toplumun ilgisi nedeniyle gerçekleşen bir durumdur. Örneğin biz toplum olarak, spor deyince aklına ilk futbol ya da basketbol gelen bir ülkeyiz.Örneğin geçen sene ocak ayında yapılan Türkiye Artistik Buz Pateni Şampiyonası’nda , henüz 12 yaşında olan Efe Çetiz, dünya rekoru kırdı.Çetiz, 26 yıldır düzenlenen yarışma sonrasında “Altın Kitap”a giren ilk ve tek Türk patenci unvanının sahibi. Ancak bu haber muhtemelen o gün oynanan bir derbi kadar bile konuşulmadı.Bunun yanı sıra toplum olarak sanata da yeterli değeri vermediğimizden, ismi duyulmayan bir sürü sanatçı var.
Van Gogh’dan bahsedelim.Kendisi, yaşadığı süre boyunca sadece 1 tablo satabildi.O dönemde kimse onun sanatına değer vermiyordu.Adını duyurmak umurunda bile değildi.Aksine, kendini bulmak için çiziyordu.Aç kalmamak için tablolarını satmaya çalıştı ancak kimse almadı.Tonlarca kötü eleştiriye maruz kaldı.Şimdi ise dünyanın en iyi ressamlarından biri olarak anılıyor.
Şimdi yeniden hayal edin. Kendini buna adamış olan mıdır başarıyı elde etmiş olan, yoksa adını duyuran mı?Başarmayı tanınmakla karıştırmak aslında en büyük hatamız.Kişi, bu işi istediği için, sanata , spora bir katkısı olsun diye yapıyorsa, çoktan başarmış demektir.Adını duyurması ise sadece başarısının insanlar tarafından bilinmesidir. Maalesef toplum olarak kimin başarılı olup olmadığını karar verecek kadar bilgili görüyoruz kendimizi.Hem de henüz başarının aslında ne olduğunu bilmeden, başarıyı adını duyurmuşluk sanarak.