Yeni bir işe başlamıştım. Yedi yıldır çalıştığım yerden yeni kovulmuştum. Gazetecilik alanında iş bulmak kolay değil ama uğraşlarım sonucu bir iş buldum. İşi bulmama rağmen ilk günden geç kalmıştım. Binaya girdim ve bir kadın bana patronumun odasını gösterdi. Toplantı çoktan başlamıştı. O ay yazacağımız konuları dağıtıyorlardı. Bana daha yeni başladığım için kolay bir konu verdiler. Sadece bir kitapla ilgili araştırma yapmam gerekiyordu.
Kitabı almak için kitapçıya gittim ama o kitabı satmıyorlardı. Kısa bir aramadan sonra yakınlarda bir kütüphanede buldum. Kitabı aldım ve biraz incelemeye başladım. Yaklaşık yedi yüz sayfaydı. Bitirmek için çok vaktim yoktu, o yüzden hemen okumaya başladım. Başladığım gün yaklaşık bir yüz sayfa okumuştum. Kitabın yüz yirminci sayfasına geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası gördüm ve numarayı hemen aradım. Telefonu bir kadın açtı. Numarayı nasıl bulduğumu açıkladım ve kitabı görmek istediğini söyledi. Bir kaç gün sonra bir kafede buluştuk. İki gün içerisinde küçük bir araştırma yaptım.Kadın yazarın kızıymış. O gençken babası bir cinayet sonucu öldürülmüş. Kimse nasıl öldüğünü veya kimin öldürdüğünü bilmiyormuş. Kitabı ona gösterdim ve kitabı hayatında ilk kez gördüğünü söyledi. Şaşırdım çünkü kitabı babası yazmıştı. Kadının bir şeyler sakladığı çok belliydi. Birkaç gün sonra kadına ulaşmaya çalıştım fakat ulaşamadım. O akşam bir haber yayınlandı. Kadın kaybolmuştu. Polis bir tanıdığım vardı ve bana kadının en son bir otele girerken görüldüğünü söyledi. Otele gittim, kadının kaldığı odaya gittim. Oda boştu. Saatin 12 olduğunu haber veren zilleri duydum. Oda bir anda sarsılmaya başladı. Ondan sonrasını hatırlamıyorum.
Kalktığımda kadın yanımda duruyordu. “Beni nasıl buldun?” diye sordu. Bende her şeyi anlattım. Odanın geçmişe götürme özelliği vardı. Kadın gözlerini kısarak, “Kitabın yazılmasını engellemek zorundayım,” dedi. “Yoksa bu cinayet hiçbir zaman çözülmeyecek.”
“Babana ne olduğunu biliyor musun?” diye sordum. Başını eğdi, sesi fısıltıya dönüştü. “Babama ihanet eden kişi… O benim.Ş aşkınlıkla geri çekildim. “Ne demek istiyorsun?”. “Babam bir sır keşfetti,” dedi. “O sır, yalnızca bu kitapta saklı. Onun ölümünü önlemeye çalışmadım. Bu yüzden geçmişe dönüp yaptığım hatayı düzeltmek istiyorum.”. Saatin zilleri yeniden çalmaya başladı. Kadın, panikle bana döndü. “Zaman tükeniyor!” dedi. “Seçimini yap! Ya bu kitabı yok edeceğiz ya da bu lanetli döngü devam edecek. Eğer bu kitabı yok edersek, babam asla öldürülmeyecek. Ama o zaman bu yaşadığımız hiçbir şey var olmayacak.”
Ellerimi kitaba doğru uzattım. Sayfalar arasında parmaklarımı gezdirirken, kitabın sırrını anladım. Kitap yalnızca geçmişi değil, geleceği de yazıyordu. Kitabı yok etmek, tüm bu olayların hiç yaşanmamış gibi olmasını sağlayacaktı. Ama gerçeği açığa çıkarmak için onu korumak gerekiyordu.
“Hayır,” dedim kararlı bir sesle. “Gerçeklerin unutulmasına izin veremem. Kitabın gücünü gerçeği anlatmak için kullanacağım,” dedim. “Babana ne olduğunu anlatan gerçekleri yazacağım. Geçmişte ne yaşanmış olursa olsun, insanlar gerçeği bilmeyi hak ediyor.”. Kadın bir an tereddüt etti, ardından gülümsedi. “Belki de bu gerçekten doğru olan yol.”. Oda sarsılmaya başladı.
Gözlerimi tekrar açtığımda kendimi gazete ofisindeki masamda buldum. Önümde kitap yoktu, ama bilgisayar ekranında bir makale taslağı duruyordu. Makalenin başlığı: “Unutulmuş Bir Yazarın Gizemi ve Cinayetin Saklı Sayfaları.”. Telefon çaldı. Arayan numara tanıdıktı. Kadının sesi telefondan yankılandı:
“Teşekkür ederim… Gerçek nihayet özgür kaldı.