Yaşamımız boyunca sürekli birileri tarafından yönlendirilmeye başlarız.Bu gerek öğretmenlerimiz,gerek patronumuz gerek de ülkemizin cumhurbaşkanı olsun.Bizi yönlendirerek hep bir şeye inandırmaya ,bize bir şey kanıtlamaya çalışırlar.Kanıtlamaya çalıştıkları şey doğru da olsa yanlış da olsa inandırılmaya çalışılırız.İşte burada insanlar ikiye ayrılır:gerçeği bilmek isteyenler ve yalana inanmak isteyenler.
Şu an buraya bakıp kendinizin hangi kategoride olduğunu düşünüyor olabilirsin,bunu düşünürken gerçeği bilmek isteyenlerden olduğunuzu farz edersiniz ama siz de onlardan biri değilsinizdir.Eğer gerçeğe inanlardan olsaydınız zaten hangi grupta olduğunuzu düşünmezdiniz çünkü çoktan kendi gerçeğinizi bulmuş olurdunuz.
Yalana inanmak ilk bakışta olumsuz bir duruş sergilese de nedenlerini bilmeden yargılayamayız.Bir insanın yalana inanmak istemesinin sebebi gerçeklerin canını acıtmış olmasıdır.Kimse yalanlara inanıp ömrünü öyle geçirmek istemez,değil mi?Tabii ki istemez,ama başka seçenekleri yoktur.Canlarını daha fazla yakmamak için bir çözümdür,yalana inanmak veya yalana inanmak zorunda bırakılmak.
Gerçeği bilmek her zaman bizi doğru yerlere götürmez,götüremez;gerçeği bilmek bize sadeceği gerçeği gösterir,doğruyu değildir.Her insan kendi doğrusunu belirler,herkesin uymak zorunda olduğu gerçekler belirlemez.Gerçekleri gördükten sonra yetersizlik hissedebiliriz,ruhumuz doymamıştır o cevaba çünkü bazen bizim doğrumuz gerçeğin yanlışıdır.
Herkes kendi hayatının kurallarını çizer ve uygular.Eğer bu kurallar yanlışsa hayatın size verdiği dersler doğrultusunda canınız acır ve yalanlara yönelirsiniz,canınızın acımayacağı köşeye kaçarsınız.Çizdiğiniz çizgiler evrene göre doğruysa size vereceği dersleri bir süre bir kenarda saklar veya dersleri en başta kafanıza atar çünkü sizin pes etmeyeceğinizden adı gibi emindir.İşte o an ,pes etmeyi bıraktığınız ve evrene pes etmediğinizi gösterdiğiniz o an kendi gerçekleriniz oluşmaya başlar.
Hayatta bazı insanlar vardır;güçlü,kararlı,pes etmeyen,pes etmek kelimesini tanımayan insanlar.Evet evet doğru söylüyorsunuz kendi gerçekleri olan insanlardır onlar.Güçlüdürler çünkü onları yıkacak kadar etkili bir gerçek daha yoktur.Pes etmeyi bilmezler çünkü onları pes ettirecek güçlükleri gerçeklik kapılarından geçerken dışarıda bırakmışlardır.Sahne sadece onlara aittir.
Hepimiz böyle olmak istemez miyiz?İstemek ne kelime,can atarız adeta.Genellikle,isteklerimiz boşa çıkar maalesef.Hepimiz birilerinin istekleri doğrultusunda öğretilenleri öğrenmeye kodlanmış durumdayız,isteklerimiz öğretilmiş çaresizliklerden dolayı boşa çıkar.Doğduğumuzdan beri insanların sürekli bize bir şey öğretmesini , öğretseler de kabul etsek diye bekleriz.Kendi gerçeklerimizi yazmak bize çok uzak,çok zor görünür.Neden çok uzak görünür diye sorun kendinize,sorduğunuz zaman otomatik olarak ağzımızdan “öğretilmedi ki” sözü çıkar.Kendi gerçeklerini mi yaratmak istiyorsun?Kendi gerçeklerin zaten sana öğretil
meyecek hiçbir zaman,hiçbir yerde,onları sen öğreneceksin her zaman ve her yerde.
Öğren,uygula ve bu evrene gerçeğinle adını kazı. Rüzgarın nasıl estiği fark etmez.Farkı yaratan kanatlarınI nasıl açtığındır.