GENETİK KOPYALAMA

Genetik Kopyalama

Bugünkü yazımda dünyada tartışmaları süren genetik kopyalamanın olumlu ve olumsuz yönlerini tartışacağız. Öncelikle genetik kopyalamanın ne olduğundan bahsedelim. Genetik kopyalama diğer bir ifadeyle klonlama , DNA molekülü hücre veya organizmanın genetik olarak birçok benzerinin üretilmesi işlemidir. Biyolojide klonlama , bazı organizmaların veya hücre tiplerinin eşeysiz üreme yoluyla çoğalması olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde hala yaygınlaşmamış olsa bile dünya üzerinde bazı örnekleri bulunuyor. Bunlara örnek olarak 1980′ lerde embriyo klonlama yöntemiyle , embriyo hücrelerinden ilk memeli canlılar; inek, koyun, fare, domuz ve keçi klonlanması, 1996 yılında 9 günlük embriyolardan alına hücre çekirdekleri kullanılarak iki koyun kopyalanması, 1995’te insan Alzhemier genini taşıyan transgenik fareler klonlanması gibi şeyler gösterilebilir. Şimdi ise genetik kopyalamanın olumlu yönlerine bir göz atalım. 

Bugün insanlığın yaşadığı önemli olaylardan birisi besin maddeleri üretimi yetersizliği ve dağılımındaki dengesizliklerdir. Dünyada artan insan nüfusuna rağmen hayvan ve besin nüfusunun azalması besin üretiminde sorunlara yol açıyor. Örneğin az gelişmiş ülkelerde melezleme ve seleksiyonla yeni koyun tiplerinin elde edilmesi en az l5-20 yıl almaktadır. Kopyalama yöntemiyle çok kısa zamanda yüksek verimli hayvanların çoğaltılması olası olabilir. Bu şekilde et, süt gibi temel besin maddeleri açığı kısa zaman süresince kapatılabilir. Soyu tükenen hayvanların  hayatta kalmasını, ve genlerinin korunması sağlanabilir. Şimdi ise olumsuz yönlerine biraz bakalım. 

Kadınlık (annelik) ve erkeklik (babalık) kavramlarının ortadan kalkma olasılığı, genetik kopyalama yoluyla doğan bebeklerin hakları ve ilişkilerinde “ailenin” rolünün yeniden tanımlanmasını ve tartışılmasını doğuracak gibi görünüyor. A. Huxley, negatif ütopyasında, genetik kopyalamanın kontrollü kopyalar üretebileceğine, ancak bunların düşünce ve davranışlarının belirli konularla sınırlı olduğuna dair şüphelerini dile getirdi. Bu teknoloji ile gelişmiş askeri yeteneklere sahip özel ordular veya öldürmek için kodlanmış kopyalar yaratma olasılığı ve şüphesi, bu teknolojinin nasıl kontrol edileceği sorusunu gündeme getiriyor. Genetik kopyalama teknolojisi ile, filmlerde gördüğümüz birbirinin aynısı olan klon ordularının yaratılıp kötü ya da iyi amaçlarla kullanılması olası oluyor. 

Sonuç olarak, genetik kopyalama biyoteknolojinin son aşamalarından biridir ve bu uygulama 21. yüzyılda Türkiye’yi de etkileyebilir. Ayrıca bu uygulama nükleer silah üretimi kadar teknoloji ve yatırım gerektirmiyor ve orta düzey bir laboratuvarda bile kısa vadede başarılabilecek bir iş gibi görünüyor. Son söz, Türkiye olarak genetik kopya araştırmalarından uzak duramayız. Bu amaçla TÜBİTAK’a bağlı Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Araştırma Enstitüsü ve diğer araştırma enstitüleri desteklenmelidir. Bu teknolojinin sonuçları ne olursa olsun yakın gelecekte gezegenimizi tümden etkileyeceği kesin gibi görünüyor. 

(Visited 56 times, 1 visits today)