Genetik Kopyalama

Genetik kopyalama -diğer adıyla klonlama- bir canlının genetiği alınarak bir nevi kopyasının oluşturulmasıdır. İlk klonlama işlemi Robert Briggs ve T. J. King tarafından 1952 ’ de gerçekleşti. İleri aşamadaki bir kurbağa yumurtasının çekirdeği çıkarıldı ve başka bir kurbağa yumurtası içine aktarıldı. Ancak deney sonunda yumurta gelişmedi. Briggs ve King bu yönteme “Nükleer Transfer” ismini verdiler ve böylece genetik kopyalama çalışmaları başlamış oldu.

Genetik kopyalamanın yararlı olup olmayacağı uzun yıllardır tartışılmaktadır. Genetik kopyalama aslında birçok olumlu yöne sahiptir. Buna olarak lenf kanserlerinde embriyonik kemik iliği hücrelerinin kanserli doku ile değiştirilmesi örnek verilebilir. Genetik kopyalamanın ilk başarılı olduğu canlı koyun Dolly’dir. Bu deney 5 Temmuz 1996’da İskoçya’nın Edinburg şehri yakınlarında küçük bir kasaba olan Roslin’de, Roslin Enstitüsü’nden Ian Wilmut ve Keith Campbell’ın önderliğinde gerçekleşti.  Bu deney ilk başarılı klonlama deneyi olmasıyla beraber klonlamanın ilerde ne kadar yararlı olabileceğini de göstermiş oldu. Bu deneyin ardından klonlamanın namı aralarında Türkiye de olmak üzere birçok ülkeye yayıldı.

Genetik kopyalama çalışmaları devam ederken Türkiye’de de bunu denemek isteyen bilim insanları bir klonlama çalışması yaptılar. Türkiye’nin ilk klonlama çalışması 21 kasım 2007 ’de Oyalı adlı bir koyun üzerinde gerçekleşmiştir.  Bu deney sayesinde türkiyede ve birçok ülkedeki bilim insanları klonlamanın ne kadar yararlı olabileceğini gördü. Bu kadar deney klonlamanın yararlı olabileceğini net bir şekilde gösterse de klonlama tamamen yararlıdır kanısına ulaşmak henüz mümkün değildir. Klonlama teknolojisinin zararlarından biri bu teknolojiyle dünyaya gelen canlıların türlerine göre daha az yaşamasıdır. Örnek verecek olursak koyun Dolly 6 yıl yaşamıştır ancak bir koyunun ortalama ömrü 10-12 yıldır. Ayrıca kromozomların ucunda bulunan telomerlerin de küçüldüğü gözlemlenmiştir. Telomerlerin bir canlının ömrünü belirlediği göz önünde bulundurularak klonlamanın ömrü kısalttığı kanısına varılabilir.Bunun yanında klonlamanın sosyal ve etik alanda da sorunları olduğu bilinmektedir. Özellikle dini kuruluşlar olmak üzere toplum klonlamayı etik bulmamakta ve kesin olarak karşısında durmaktadır. Katolik kilisesi ise klonlama ile ilgili Tanrı’nın verdiği yaşamın ahlaksız bir şekilde yok edilmesi diyerek klonlamanın karşısında durmuştur.

Klonlama hakkında kısa bir yorum yapılacak olursa ilerde büyük yararları olabileceğini rahat bir şekilde söyleyebiliriz. Ancak toplumun inancı bunun karşısında durmaktadır bu yüzden klonlamanın  şu anda kullanılabileceğini söylemek pek uygun olmaz. Eğer ki toplum ilerde genetik kopyalamanın faydalarını  fark ederse klonlama çok yararlı bir şey haline gelerek özellikle sağlık olmak üzere bir sürü soruna çözüm olacaktır.

(Visited 60 times, 1 visits today)