Yüzyıllardır yuvarlanan, insanlık tarihini ve kültürünü içine alarak ilerleyen, kimi zaman yıkıp kimi zaman yapan çığ kütleleridir gelenekler. Şekillerini üzerinde bulunduğu ortamdan alan, ilerledikçe değişen ve özünde oldukça doğal olan olaylardır. Peki bu büyük çığ kütleleri insanlığın ilerleyişine hazır bir yol mu açmakta yoksa yolunun ortasına kardan bir duvar mı örmekte?
Gelenekler, tabii ki belirli bir sebebe bağlı olarak oluşmuştur. Bu sebebe verilebilecek en güzel örnekse inançtır. Çünkü insanlar tarihin en uç noktasından beri birtakım olaylar yaşamaya ve bu olaylar sonucunda bazı şeylere inanmaya başlamışlardır. Bu inançlarını sürdürmek adına da böyle olayları tekrarlamışlar ve nesilden nesilden nesile aktarmışlardır. Öyleyse, atalarımızın deneyimlerinden çıkaracağımız dersler pekala insanlığın gelişmesine yardımcı olabilir. Yani geleneklerimizin özünü iyi kavradığımızda, aslında içlerinde bizi geçmişten geleceğe götürecek gizli mesajlar bulabiliriz.
Buna karşılık, geçmişten geldiğinden dolayı elbette bilimsel anlamda geri ve yanlış inançlarla yoğrulmuş olan geleneklerimiz de vardır. Evet, böylelerini yolumuzu tıkayan çığlar gibi görenler de oldukça fazla. Fakat bu tarz gelenekleri gelişmenin önünde engel olarak görmek istemiyorsak tabii ki yapabileceğimiz bir şey var: sorgulamak! Geleneğin kökenini, ortaya çıkış sebebini öğrenip test edersek bunun bizi ilerletebileceğini veya durdurabileceğini de kolayca kestirebiliriz. Yani bunları önümüze engel yapıp yapmamak tamamen bizim elimizde. Öbür taraftan, ne yazık ki bunları düşünmeden gelenekleri körü körüne baz alıp bilimden uzaklaşan insanlara da rastlanmaktadır. Nitekim bu kişiler zaten hiçbir türlü gelişmeyi desteklemez, mazeret olarak da geleneklerin arkasına saklanırlar.
Çığ örneğinden devam edecek olursak minik ve zayıf kar tanelerinin birleşip toplanarak dev bir kar topu oluşturduğunu biliyoruz. Geleneklerimiz, bizi ait olduğumuz toplumla işte böyle birleştirerek birbirine daha bağlı ve çok daha güçlü hale getiriyor. Böylesinde güçlü ve birlik olmuş bir toplum, zayıf ve dağınık halde bulunan insanlardan mutlaka daha hızlı ve daha doğru bir yolda ilerleyecektir. Demem o ki, birbirine belirli kültür ve değerlerle sıkıca kenetlenmiş insanlar, yani geleneklerin bir araya getirdiği kişiler, her türlü engeli kolayca aşarak gelişmeye katkı sağlayacaklardır.
Geleneklerin, gelişmenin önünde engel olmadığını gösterecek bir başka alan da tıp. Etrafımızda fazlaca görüyoruz ki bazı hastalıklara maalesef tedavi bulunamıyor. Böyle durumlarda geleneksel bazı uygulamalar, hastaların dertlerine deva oluyor. Bunu lehimize çevirip yıllar yıllar önce bulunmuş bu bilgilerden faydalanmak -eğer bilimsel bir değer taşımıyorsa da psikolojik bağlamda işe yarıyor olabilir- bizi ileri taşır. Yani gelişmeye engel olmak bir yana, gelişimimize uygun kapılar açabilir.
Asırlardır yuvarlanıp giden bu çığ kütlesine şimdi tekrar bir bakalım. Altında ezilip gitmek de açtığı yolda ilerlemek de bizim elimizde değil midir? Eğer onları gelişmemize engel olarak görmek istemezsek, aslında gerçekten de öyle olmadığını anlarız. Yani gelenekler aslında bizi geleceğe götürebilirler, yeter ki biz bunu isteyelim.