Gelecekteki Yaşam Alanım

İnsanlar çok eskiden beri gelecekte hayatlarının nasıl olacağını, özellikle de nasıl bir ortamda yaşayacaklarını merak etmişlerdir ve hala da ediyorlar. Ben de bir istisna değilim. Bu yazımla günümüzden yaklaşık 20 yıl sonra yaşayacağımı tahmin ettiğim alanı betimlemeyi amaçlıyorum.

Özel bir şirketin uzay araştırmaları merkezinde çalışıyorum. Mars’ta hızla devam eden koloni kurma yarışında geri kalmamak için pek çok şirket 7/24 tesislerinde kalan mühendisler ve bilim insanları işe alıyor. Ben de onlardan biriyim. Bu tesisler, uzun mesfeli radyo dalgalarının atmosferden etkilenmemesi için Dünya’nın dış yörüngelerinde bulunuyor. Tabii ki de bu kadar insanın uzay istasyonlarında yaşaması beraberinde pek çok sorun getiriyor, ama bunlar çözümsüz değil. En büyük sorunlardan biri yer çekiminin olmaması. “Yapay yerçekimi” oluşturmak için istasyon halka şeklinde iki parçadan oluşuyor. Halkalarda küçük olanı büyüğün içinde dönüyor, bu sayede yer çekimine benzer bir etki oluşturuluyor. Tesis de bu nedenle uzun bir koridor ve bunun yanıdaki odalardan oluşuyor. Ofisim bu yüzlerce odadan yanlınzca bir tanesi. Oradan çıktıktan sonra kalabalık ana koridordan yaşam alanına gidiyorum. Koridorun her iki tarafı da camla kaplı, tavanlar ve yer ise alüminyumla karışık çeşitli metallerden yapılmış. Camın öbür tarafında insanları kilometrelerce devam eden tesisin her yerine taşıyan kapsüler görülebiliyor.

Biraz yürüdükten sonra diğerlerine kıyasla daha büyük ve dayanıklı görünen bir kapıya ulaşıyorum. Bu kapı benimle aynı proje üstünde çalışan 15 kişi ile paylaşyığımız ortak yaşam alanına açılıyor. Bütün personelin istasyonun veri tabanında kimlikleri var. Bu sayede tesisi yöneten yapay zeka hepimizi tanıyor, bize kapıları otomatik açabiliyor ve eğer bir kaza geçirirsek anında sağlık personelini gönderebiliyor. Aynı zamanda yaptığımız işler ile igili verileri eş zamanlı olarak şirket yöneticilerine gönderiyor. Ben yaklaşınca kapı yalnızca modern teknolojiyle mümkün olabilecek bir serilikle açılıyor. Pistonların sesini; kapının, basıncı dengelemek için hava vermesini; içerideki iş arkadaşlarımın konuşmalarını duyuyorum. Nedeninden emin olmasam da bu çok hoşuma gidiyor. İçerisi bir ana odadan, burası ortak yaşam alanı, ve 16 kapsülden oluşuyor. Ana odanın bir kenarı cam ve dışarıyı gösteriyor, Dünya bütün görkemiyle oradan bize göz kırpıyor. Odanın ortasında rahat koltuklardan oluşan bir daire var, burası sohbet etmek için harika bir ortam sunuyor; aynı zamanda dairenin ortasındaki kocaman masadan yemeklerimiz dağıtılıyor. Sadece masanın üstündeki ekrandan siparişimizi veriyoruz ve yemeğimiz masanın yan tarafındaki bölmeye geliyor. Yediklerimizin ücreti otomatik olarak maaşımızdan kesiliyor. Odanın sağ kenarında tekli masalar ve sandalyeler var, masalar duvara bitişik ve aralarında yarı saydam paneller var. Odanın sol kenarında kapsüllerimiz var.

Kendi kapsülüme giriyorum. Kapsül, yaklaşık 1.5 metre genişliğinde ve boyunda ve yaklaşık 2 metre uzunluğunda. Çok geniş değil ama alışkınım. Kapsülde bütün alanı kaplayan bir yatak ve oyun oynamak veya birşeyler seyretmek için bir ekran var. Ben biraz daha ev hissi vermesi için birkaç poster de astım. Odanın ve kapsülün ışıklandırması LED ışıklarla sağlanıyor. Odadaki ışıklar her zaman açık mavi, ama kapsüllerdekini kendimiz ayarlayabiliyoruz. Ben sarı ışık tercih ediyorum. Daha sıcak geliyor, uzayda yaşayınca bu iyi geliyor.

Gelecekteki yaşam alanımın böyle olacağını düşünüyorum. Ama sanırım bekleyip görmek yine de en iyisi. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

(Visited 9 times, 1 visits today)