Merhaba, ben Kirito. Çok eski zamanlardan gelen bir kahramanım. Yani, kahramandım. Bir ejderhayla savaşırken ejderha beni yuttu ve gözlerim kararmaya başladı. Ve bir anda insanların okul adını verdiği bir binada gözlerimi açtım. Etrafa biraz bakındın ve dışarı çıktım. Uçmak için gerildim be zıpladım. Fakat gördüklerim şaşırtıcıydı. Uçamamıştım. Tekrar gerildim ve bu sefer zıplayabildiğim kadar yükseğe zıplamayı denedim. Fakat daha bulutları bile geçemiyordum. “Koşarak giderim o zaman” diye mırıldandım ve koşabildiğim kadar hızlı koşmaya başladım. Ve tekrardan çok yavaştım. Bu okul denen işkence evinden kaçmak imkânsızdı. Yanımdan geçen çocuklara bu işkencenin ne zaman biteceğini sordum ve bana garip davrandığımı söylediler. “Her neyse, bu duvarlara tırmanıp kaçabilirim” diye düşündüm. Fakat tırmanmak ancak bu kadar zor olabilirdi. Duvarlara tırmanamıyor, hızlı koşamıyor veya duvarlar tırmanamıyordum. İçimden lanet okuyordum. Elimden başka hiç bir şey gelmiyordu. Buna gerçekten de sinirlenmiştim. Etrafta hızlı hızlı yürüyerek tur atıyordum. Bir anda önümden bir metal yığını geçti. Bunun ne olduğunu bilmiyordum. Merakla etrafıma bakındım ve bunlardan bir tane daha gördüm. Bir tane daha ve bir tane daha karşıma çıktı. Böyle bir şeyi ilk defa görüyordum. Yanımda duran bir kadın dikkatimi çekti. Diğer metal yığınlarından çok daha büyük bir metal yığınına el salladı ve metal yığını durup kadını oradan aldı. “Peki, ben de yaparım o zaman!” dedim ve büyük bir metal yığınına el salladım. Metal yığını durdu ve kapıları açıldı. İçeri girdim ve en önde oturan adam bana nereye gideceğimi sordu. Kafamdan bir şeyler uydurdum ve adam bana bunun bir lira tuttuğunu söyledi. Kesemden bir altın çıkardım. Adamın gözleri fal taşı gibi açıldı ve benim para ödemem gerekmediğini söyledi ve verdiğim altını kabul etmedi. Bir koltuğa oturdum ve beklemeye başladım. Buzun bir süre boyunca yolculuk ettik ve çarşıya benzeyen bir yere geldik. Ben orada indim ve etrafa bakınmaya başladım. Burada ışık mumlarla yakılmamıştı. Farklı bir yöntem kullanılmıştı. Etrafa bakarken herkesin bana hayretle baktığını fark etmem uzun sürmedi. Bana kıyafetlerim farklı diye mi bakıyorlardı? Yoksa sadece çarşıya girdiğimde onların dikkatini çektiğim için mi? Herkesin arasından birisi çıktı ve beni kolumdan tutup lüks bir tuvalete götürdü. Orada bana nereden olduğumu, nasıl buraya geldiğimi ve gitmek isteyip istemediğimi, sordu. Ona her şeyi anlattım ve gitmek istediğimi söyledim. Başını salladı ve bir hançer çıkartıp hançeri göğsüme sapladı. Bir şok dalgasıyla uyandım ve üzerinde yattığım şeyin bir ejderhanın ölü bedeni olduğunu fark ettim. Bu ejderha, beni yutan ejderhaydı.