Geçmişteki Mutluluk

Şimdiki gibi değildi geçmişimiz. Mutluydu herkes, şikayet etmezdi kimse en ufak herhangi bir şeyden, kıskanmazdı kimse biri yaptığı şeyde başarılı olunca, değer bilirdik, şükrederdik en kötü durumumuzda bile. Annemin pazara giderken evin kapısını kilitlemeden gittiğini hatırlıyorum. O kadar güvenilir bir yerde yaşıyordum. Birbirini tanımayan insanlar birbirinin en yakın arkadaşları gibilerdi. Mutluyduk çünkü, mutsuzluğu bilmezdi kimse, sözlüklerde bile yer almazdı bu kelime.

Geçmişteki yaşadığım tüm bu mutlu anılar geçmişte kalmıştı. Sanki birisi bizim geçmişteki mutluluğumuzdan hiç memnun değilmiş, bizim mutsuz olmamız için farklı bir yere bırakmıştı. Tanıyamıyordum uzun yıllardır yaşadığım yeri. Üzülüyordum yaşadığımız yerin böyle tanımakta güçlük çektiğim bir yere dönüşmesine. Bana göre bu yerden kalan tek güzel şey daha beş yaşında tanıştığım en sevdiğim arkadaşım Gizem’di. Pekiyi değildi tanışmamız. Kavga ederek tanışmış olsak bile dostluğumuzun ebedi olacağını ikimiz de biliyorduk. Hiçbir insan birbirini sevmezdi artık, komşular sabahleyin bir günaydın demeyi bile zor görürlerdi birbirlerine karşı. Ama bizim dostluğumuz bitmemişti, çünkü o da benim gibi çok üzgündü küçüklüğümüzün geçtiği yerin bu durumda olduğundan.

Sadece bizim yaşadığımız bölge değildi bir böyle olan. Tüm ülke hatta dünyanın neredeyse tamamına yayılıyordu insanların birbirlerine karşı hoşgörüsüz, saygısız ve düşüncesiz davranışları. Sanki bir virüs gibi ama engellenemeyen bir virüs. Kadın, hayvan, çocuk cinayetlerinin olmasını televizyonda görmek insanlar için şaşırtıcı bir durum değildi. Bir bakıma dünyayı yöneten para yüzünden ülkeler birbirlerine düşman kesilmişti. Teknolojinin ilerlemesi insanlığın devamlılığı ve gelişimi açısından bir tehdit unsuru olmuştu ne kadar bazılarımız hala gelişen teknolojinin hayatımızı iyi yönde etkileyeceğini ve daha iyi bir geleceğe sahip olacağımızı düşünseler bile. Şu anda içinde bulunduğumuz teknolojide insanın aklını bile okuyabiliyordu. Ama şu aralar insanların başına gelen en çok olay ise insanları telefondan farklı numaralardan arıyıp, onları etkileyerek para gibi şeyler istiyordu. Nasıl yaptıklarını bilmesem de telefonu açıp etkilenmeyen insan hiç olmadı bu zamana kadar. İnsanlar bu olayları öğrenince telefonlarını kapattılar ve hayatlarından çıkardılar.

Bu durum neredeyse Gizem’in başına da geliyordu, son anda ona dur demeseydim eğer.  Geçen hafta birlikte küçüklüğümüzden beri en sevdiğimiz pastanenin orda buluşacağımıza dair anlaşmıştık. Benden önce gelmişti ve beni bekliyordu. Her zaman yediğimiz frambuazlı pastadan yiyecektik yine. Buranın pastası diğer hiçbir pastaneninkine benzemiyordu ne kadar aynı tariften yapsalar da. Belki de yaşadığımız güzel anılardandı tadının güzel gelmesi ama farklıydı bütün diğer yerlerden. Elimde iki tabak, iki dilim pastayla Gizem’in yanına giderken telefonunun çaldığını gördüm. Ne ailesinden biriydi arayan ne de bir tanıdığı. Çünkü isim yazmıyordu, sadece 11 tane rakam yan yana duruyordu telefonunda.  Sakın o telefonu açma! Derken elimdeki tabaklar pastayla birlikte yere düştü. Zaten o anda elinden telefonu alıp hemen kapatmıştım. Şaşırmıştı, beklemiyordu bu ani hareketimi.

Herkesin eskisi gibi mutlu bir hayatı yoktu. Birileri mi bunu sağlıyordu yoksa biz mi izin veriyorduk bilmiyorum. İnsanlar aslında bir bakıma haklı olarak böyle davranıyorlardı. Çünkü böyle bir zamanda birbirlerine güvenen insanlar her zaman sonradan pişmanlık yaşıyordu. Geleceğimizin ne olacağı hiç belli değildi. Şu andan geçmişe dönebilseydik, gelecek için o andan önlem alır mıydık acaba?

 

telefon işletme ile ilgili görsel sonucu

 

(Visited 235 times, 1 visits today)