Çok uzun yıllar sonra, bebekliğimden üniversite yıllarına kadar bahçesinde büyüdüğüm, arkadaşlarımla birlikte saklambaç, yerden yüksek, voleybol oynadığım, kum havuzunda şekiller yaptığımız, spor sahasında voleybol oynadığımız, hızla bisiklet sürdüğümüz siteye geldiğimde ağlamamak için kendimi zor tuttum. Çünkü her anımızı beraber geçirdiğimiz Ela, Rüzgar, Toprak, abim, Ela’nın abisi Eren, Umut abi aklıma geldi. Kim bilir şimdi ne yapıyorlardır? Üniversiteye başladığımız zaman bağlantımızı yavaş yavaş kaybetmiştik hepsiylede. Keşke hepsi burda olsalardı da küçükken oynadığımız bütün oyunları oynasaydık, sahada oynadıkları oyuna dahil olmak için abilerimize tekrar şirinlik yapsaydık.
Üstünde yarışlar yaptığımız, doğum günü kutlamaları yaptığımız, yatıp yuvarlandığımız, fıskiyeleri açıldığında ıslanmak için önüne geçtiğimiz çimler bile yaşlanmıştı. Ne çok oyunlar oynadık, piknikler yapmıştık bu çimlerin üstünde. Herkes evinden birşeyler getirir, çimlerin üsüne serdiğimiz örtünün üstünde akşama kadar piknik yapardık. Ara ara kalkıp kovalamaca oynar, yorulunca tekrar örtünün üstünde dinlenmeye devam ederdik.
En çok da kar yağmasını severdik. Sitenin çamları karla kaplanırdı, altına geçer ağacın dalını sallayınca karlar üstümüze dökülürdü. Diğer siteden bizim siteye doğru hafif yokuş vardı. Yokuştan altımıza aldığımız naylonlarla kayar yuvarlanırdık. En güzel kardan adam yarışması yapardık. Hiç bir zaman kazanamamıştım yarışmayı, hep abiler kazanırdı.
Sitenin ortasında görevlimiz Hasan amcanın kulübesi vardı, kulübesi o kadar güzeldi ki bahçede vakit geçirmekten aldığımız zevki ordada alıyorduk. Hasan amcanın bize verdiği nasihatleri, anlattığı hikayeleri bugün gibi hatırlıyorum. Bahçede oynarken başımıza bir kaza gelse hemen yanımıza koşar, bize yardım ederdi.
Şimdi gözlerim yaşlı sitenin bahçesinde oynayan çocukları seyrediyorum, umarım birbirleriyle ömür boyu görüşmeyi aksatmazlar. Çünkü çocukluktaki arkadaşlık bi başka oluyor.