Dostoyevski İnsancıklar adlı yapıtında: “Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu.” cümlesini kullanmıştır. İşte o gece Aden için tam da böyle bir geceydi.
Aden ailesinden farklı bir şehirde üniversite de okuyor ve tek başına yaşıyordu. O gün okuldan döndüğünde çok yorgundu ve hemen uyudu. Rüyası birden kabusa dönüşmeye başlamıştı. Önce anne ve babasını gördü fakat bu görsel ona küçüklüğünden tanıdık geliyordu. Önce annesi ve babasının tartıştığını, sonra da ona kızdıkları bir anıyı görmüştü. Çocukluğu böyle geçmişti de denebilir. Birden onlar kayboldu ve ilkokuldaki arkdaşlarını gördü. İlkokuldaki arkadaşları hep onu dışlar, aralarına almaz onunla dalga geçerlerdi. İlkokulda ona böyle davranan her arkadaşını tek tek gördü ve söyledikleri lafların hepsini tek tek yeniden duydu. Onlar da gözden kaybolmuştu. Sonra ortaokul öğretmenlerini ardından ortaokul arkadaşlarını gördü. Ortaokul öğretmenlerinin ona kızışlarını hala gülerek hatırlıyordu, çoğu öğretmenini çok severdi. Ortaokuldaki arkadaşlarını gördüğünde ise ona nasıl davrandıklarını tekrar görmüş oldu. Ona hep kaba davranmışlardı. Hep kendi dedikleri olsun istemişlerdi. Ama yine de hepsinin biribirini sevdiğinden şüphesi yoktu. O, arkadaşlarını hep çok severdi ve onların da nasıl davranırlarsa davransınlar, bi gün büyüyeceklerini ve nasıl davranmaları gerektiğini öğreneceğini bilirdi. Onlar da yok oldu ve bi anda lise anılarını görmeye başladı. Liseyi hep çok sevmiş çok eğlenmişti. Ne kadar zorlansa da lisenin değerini hep bilmişti. Oradaki arkadaşları hep onu çok güldürmüştü, ikinci ailesi olmuşlardı. En güzel anılarını onlarla yaşamıştı. Lisenin sonu o kadar da güzel bitmemişti ama yine de o hep güzel hatırlamaya çalışırdı. Lise de çok ama çok sevdiği bir sevgilisi olmuştu. Onu hala zaman zaman özlerdi. Fakat sonu kötü bittiğinden hatırlamayı çoğu zaman istemezdi. Sevgilisiyle başka bir şehre gideceği için ayrılmışlardı. En azından Aden bi süre böyle sandı. Sonra ona söylenenlerin yalan olduğunu öğrenmişti. Sevgilisi onun yerine başkasını seçmişti. Bunu hatırladığında hep çok üzülürdü ve birden ona söylenen yalanları rüyasında tekrar duyduğunu hisetti ve kabus sonunda bitmişti, uyandı.
Rüyasında ona iyi gelmeyen ne varsa görmüştü. Onu üzen bu şeyleri hiç bir zaman birileriyle konuşamamıştı ya da konuşmak istememişti. Bir süre bu kabusun etkisinden çıkamamıştı. Durduk yere niye geçmişindeki can sıkıcı olayları gördüğünü düşündü. Sonra kendi kendine “Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla.” diye düşündü ve uykusuna kaldığı yerden devam etti.