Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtı Gökçen. Bu gün farklı bir şeyler vardı hissedebiliyordu ancak sorunun ne olduğunu bilmiyordu. Her sabah olduğu gibi yüzünü yıkamak için banyoya gitti. Yüzünü yıkamış banyodan çıkarken birinin ona seslendiğini duydu ancak etrafına bakındığında kimse olmadığı için çok da umursamayıp çıktı banyodan ve kahvaltı yapmak için mutfağa gitti. Buz dolabını açmış boş boş bakarken evde yiyecek hiçbir şeyin olmadığını anlayıp kahvaltı için dışarı çıkmaya karar verdi. Eskiden gittiği ancak bu aralar çok zaman bulamayıp gitmediği en sevdiği kafeye gitmeye karar vermişti. En güzel, denize bakan, o masayı kaptıktan sonra Gökçen sadece bir fincan kahve ve tiramisu söylemeye karar vermişti.
Siparişi getiren garson Gökçen’i görünce bir an duraksadı, gözünden bir damla yaş düştü ve elindeki tepsiyi yere düşürdü.Gökçen hemen tepsiyi düşüren kıza yardım etmek için yere eğildi ve kızın ağladığını fark etti. Bir tepsi yüzünden mi ağlıyordu yani bu kız? Ama hayır çok daha fazlası vardı ve Gökçen de bunu hissediyordu. Gökçen daha ne olduğunu anlayamadan kız Gökçen’e sarılmıştı. Gökçen ne yapacağını bilemeyerek orada kaskatı kesildi. Kız Gökçen’ e seni çok özledim, neden bizi bıraktın gibi şeyler söylüyordu. Gökçen kızın onu başka biriyle karıştırdığını söyledi ama kız Gökçen’i çok iyi tanıyordu. Gökçen kıza adını sordu ve kız bir anda “Ne yani beni tanımıyormuş gibi mi davranacaksın Gökçen” diye çıkıştı. Ama Gökçen gerçekten kızı tanımıyordu ve bir süre sonra kız da bunu fark etti. Bu durum kızın ağlamasını daha da şiddetlendirdi, yıllarını geçirdiği insan onu tanımıyordu bile. Kız Gökçen’in hiçbir şey anlamadığını fark edip “Ada ben kardeşin.” dedi. Bunu duyan Gökçen bir dakika kadar cevap veremedi.Ama kız önemsemeyip anlatmaya devam etti. “Sen bir yıl kadar önce bir kaza geçirdin, babamla birlikte arabadaydınız ve araba şarampolden aşağı yuvarlandı.Babam öldü sen de kayboldun. En azından öyleydin şimdiye kadar.” Bunları duyan Gökçen hiçbir şekilde Ada’nın anlattıklarına anlam veremiyordu ama Ada’ya dikkatlice baktığın da gerçekten de Ada’nın kendisine benzediğini görebiliyordu ve bu Gökçen’i daha da tedirgin ediyordu.Ada Gökçen’in elinden tuttu ve onu arabasına bindirip kazayı yaptıkları yere götürmeye karar verdi.Gökçen tüm bunlar olurken hiçbir şekilde tepki vermiordu ve geçmişte neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Kaza yaptıkları yere geldiklerinde Ada göz yaşlarını tutamadı ve babasının ,babamızın, adını sayıklayarak ağlamaya başladı.Gökçen ise sonunda bazı şeyleri hatırlamaya başlamıştı ancak bunların hepsini bir günde duymak Gökçen’e ağır gelmişti. Ada’dan kendisini annesine götürmesine istemişti ve Ada onu bir mezarlığa gçtürdü. Anneleri bu kazanın üstüne dayanamayıp ölmüştğ ve Ada bu koskoca dünyada tek başına kalmıştı. Gökçen kardeşine içtenlikle sarıldı ve “Benim başaramayacağım şey yoktur bilirsin, bütün bu olanların altından birlikte kalkacağız.”dedi kardeşine.