Geçmişin İzi

Hikmet Kaya, Türkiye’nin en meşhur hakimlerinden biri. Herkes onu çok sever, saygı duyar. Hatta Türkiye’nin en güvenilir dördüncü ismi. Peki gerçekten bu kadar iyi bir insan mı? Gerçekten o akıllardaki kişi mi? Yoksa öyleymiş gibi mi yapıyor? Bir gün yine bir dava çıkışı gazeteciler ve hayranları önünü sarmış, ona karşı sevgilerini dile getiriyorlardı. Çünkü meşhur hakimin doğum günü yarındı. Daha şimdiden kutlamalar, hediye vermeler başlamıştı. Korumaları hediyeleri toplarken, o da hayranlarına olan minnettarlığını dile getirip, araca bindi. Kendiyle bir nevi gurur duymuş, böbürlenmişti. Sonunda eve geldi, çok yorulmuştu. Kitabını aldı okumaya başladı ancak bir türlü odaklanamıyordu. Sürekli yarını düşünüyor, geriliyordu. Doğum günü olduğu için mi? Hayır. Keşke o kadar masum olsaydı…

Sonunda o gün gelmişti, ünlü hakimin doğum günü, dostları onun için evinde küçük bir kutlama hazırlamışlardı. Kutlamanın son kısmı hediye vermeye gelmişti. Hikmet böyle şeyleri çok sevmese de ısrarlar üzerine kabul etti. Tüm dostlarının hediyelerini açmıştı. Ama son bir hediye kalmıştı, kimse kimden geldiğini bilmiyordu. Belki partiye gelemeyenlerden biridir diye düşündü ve onu da açmaya karar verdi. Paketi açtığında gözlerine inanamamıştı. Kırmızı bir kalemle, beş yıl önce bugün ne yaptığınızı biliyorum, yazıyordu. Hikmet şoka girmiş, ne yapacağını bilmiyordu. Bir telefon geldi bahanesiyle dışarı çıktı fakat ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

Tam beş yıl önce, o gün ne yaptıkları aklına geldi. En yakın arkadaşı olan savcı bir cinayete karışmış, bunun için hikmetten yardım istemişti, Hikmette ona yardım etmiş üstüne üslük davanın hakimi olarak, suçluyu beraat ettirmişti. Bunun için çok pişmandı ancak sanki bu beraattan kendisi de hoşnut değilmiş gibi davranarak,” iyi yürekli hâkim” rolüne bürünmüştü. Bu dava sayesinde meşhur olmuş, halkın da yüreğini kazanmıştı. Tüm bu olaylar için çok pişmandı. Ancak bir daha olsa gene yapardı. Çünkü bazı insanlar kendi mutlulukları, rahatları için çok kolay bazı şeylerden vazgeçebiliyor, para ve şöhret uğruna yapamayacakları şey yoktu.

Kafasını topladı ve olanları anlatmak için savcıya telefon açtı, “paketi açtığımda şok oldum. İçinde bir not vardı…” diye olayları anlatmaya başladı. Savcı çok şaşırmış, o da ne yapacağını bilmiyordu. Hikmet, “ senden başka o gün kim vardı? Kim bunları biliyor olabilir? ” telaşlı bir şekilde savcıyı soru yağmuruna tuttu fakat savcının da buna verecek herhangi bir cevabı yoktu. O gün hiçbir şey olmamış gibi dağıldılar. Eğer bir tepki vermezlerse olayın da büyümeyeceğini düşündüler. Üstünden 1 hafta geçti. Ve bir zarf daha gelmişti, bu sefer zarfta aynen şöyle yazıyordu: 1 hafta sonra bugün saat 6.30’ da olayın gerçekleştiği yere gel! Bu da ne demek oluyordu?
Günler hızlıca geçmişti, Hikmet hâlâ düzgün bir karara ulaşamamıştı. Gitse ne olacaktı? Gitmese ne olacaktı? Hiçbir fikri yoktu ve bu onu çıldırtıyordu ve o gün gelmişti, Hikmet bir taksi çevirmiş, esrarengiz insanla tanışmaya gidiyordu. Belki de onun son özgür günüydü.

Sonunda gideceği yere vardı, karşısında 16-17 yaşında bir kız duruyordu. Adam şaşırmıştı, bunun üzerine kız, çok şaşırdın sanırım. Bu küçük çocuk ne bilebiliyor olabilir dedin. O gün o kadının cinayetini örtbas ederken hiç bu kadar stresli gözükmüyordunuz. Hikmet ne diyeceğini şaşırmıştı. Ne yapacaksın şimdi, dedi. Kız da cidden hâlâ benim neden seni bulduğumu değil de, kendini düşünüyorsun, dedi. Ben o gün gördüklerimi çok ağır atlattım. Tam anlatım derken, sen televizyonlarda iyi kalpli hâkim olarak çıktın karşıma, şimdi sana bir şey yapmayacağım Polisi de aramayacağım, dedi. Hikmet, ben bunlar için çok pişmanım, dedi. Kız peki öldürülen kadın kimdi biliyor musun dedi. Adam hayır tanımıyorum. Sadece ismi, ailesi ve diğer şeylerini biliyorum kısacası sadece dosyada olanları. O kadın seninle aynı lisede, aynı sınıfta okumuş, sen bu kadının ölümünü örtbas ettin. Belki de zamanında arkadaşlık kurduğun birini öldürdün. Bu vicdan azabı sana hapisten daha da büyük bir ceza dedi. Ve hiçbir şey demeden gitti. Hikmet ise, hayatında yaptığı en büyük kötülüğün sonuçlarına katlanmaya şimdi başlayacaktı. Şu ana kadar birinin ölümünü örtbas ettiği için vicdan azabı duyarken, bir de bu kişinin tanıdığı biri çıkması onu derinden sarsmıştı. Bunu hakkettiğini biliyordu. O an polisi aradı her şeyi itiraf etti.  ünlü hakimin sonu böylece  bitmişti.

(Visited 30 times, 1 visits today)