Sabah daha gelişmiş ve maddi durumları daha iyi olan ve hayatlarını rahatlık ve hız üzerine kurmuş insanları akıllı telefonlarının, tatlı uykularından ve canlarını acıtmayan alarmları uyandırıyor. Benim alarmım ise iki günde, bir öğün yemek yiyen karnımın ağrısı.
Kalktıktan sonraki ilk işim gözlerimi ovuşturarak kapıdan dışarı çıkıp güneşin ilk saatlerinin getirdiği sıcağı hissetmek oluyor. ardından küçük kardeşimin yanına gidip onun açlıktan ölüp ölmediğine bakıyorum çünkü o bir bebek ve büyümeye ihtiyacı var büyümesi içinde annemin yemek yemesine. Kardeşimi kontrol ettikten sonra günlerdir yıkayamadığım okul formamı giyip beni okula götürecek olan külüstür bir okul servisini bekleyeceğim durağa gidip oturuyorum ve servisi uzunca bir süre bekliyorum. Geldiğinde bir içim rahatlıyor çünkü içindeki arkadaşlarım yolu tehlikeli olan bir köyden geliyorlar. Servise bindiğimde gerçekten sarhoş gibi oluyorum çünkü durak doğuya bakıyor ve gözlerim kamaşıyor. Servise bindiğimde ise toparlanmak zor oluyor ve servis hareket ettiği için ayakta duramıyorum. Sonra uykum geliyor ve okula varana kadar uyuyorum.
Okula vardığımızda şehrin büyük gürültüsü yüzünden hızlı bir şekilde adapte olamıyorum. Aslında sadece sesten dolayı değil kıtlık nedeniyle insanların marketleri ve satıcıların bir avuçluk mallarını çalması ve yağmalaması yüzünden de biraz şaşırıyorum ve bu beni yabancılaştırıyor. Servisten inince çatlamış duvarları rengi gitmiş olan ve yazısı bile okunmayan okul bayrağı olan bir bina ile karşılaşıyorsunuz. Ben servisten inince hemen okula girmem çünkü okul için kıyafetlerimi ve temiz kalması gereken ve yıkanmayan kıravatımı takmaya okulun arka bahçesindeki tuvalete gidip diğer ihtiyaçlarımı hallederim. Ardından eğitim göreceğimiz sınıfıma gidip olabildiğince hocaya yakın ve tahtayı görebileceğim bir sıraya oturmak için etrafı süzer ve en uygum masaya gider otururum. Çok geçemeden de hoca gelir ve derse başlar. Derste dış dünyayla bağlantımı keser ve dersi derste öğrenirimki eve gidince daha çalışmama gerek kalmasın. Ders aralarında ise gelecek günlere verilme ihtimali olan kitap ödevlerini yaparım. Ama hocaların kağıda yazdırdıklarını ise evde yapmak için çantama koyarım. Arkadaşlıklarımın bozulmamasına önem verdiğim için sekiz teneffsün beşini arkadaş çevremle geçiririm.
Okulda yemek verilmiyor O yüzden okuldan eve aç dönüyorum ama yanımda genellikle yemekle dönüyorum. Arkadaşım ikram ediyor bazen bende alıyorum. Çünkü bizim ailemiz ve köyümüzde bu bir görgü kuralı haline gelmiş durumda .Eve döndüğümde ise güneş batmış oluyor ve annemle babam tarladan dönmüş oluyor. Ama elleri boş bir şekilde ama bende yemek olduğunu bildikleri için çok üzülmüyorlar. Annem eve gelince yemekleri alıyor ve saklıyor ikinci gün yemek getirdiysem onunla birleştiriyor getirmediysem sadece bir çeşit yemek koyuyor tabaklara.Ben buna biraz karşı çıksamda annem bunun doğru olduğunu düşünüyor ve bizi iki günde bir kere yediriyor.
Yemekten hemen sonra yazdığım ödevimi yapıp karnım toksa derin bir uykuya aç ise gecenin uzun süreceği bir uykuya dalıyorum.