Garip Kamp Tatili

 

Yaz tatilindeydik. O hafta çok mutlu olacaktım çünkü okul kapandığından beri daha az görüştüğümüz Irmak ile 1 haftalığına kampa gidecektik. Çok heyecanlıydım. Derken birden telefon çalmaya başladı. Irmak beni arıyordu. Dedi ki,” Nasılsın Melis? Ben çok heyecanlıyım yarın için.” “Evet Irmak, ben de çok heyecanlıyım, yarın görüşürüz.” “Görüşürüz.” dedik ve telefonu kapattık. Ben o kadar sevinçliydim ki, hemen valizimi hazırlamaya başladım. 3 tane mayo, tişört, şort, pantolon, güneş kremleri ve bakım eşyalarıyla doldurdum içini. O gece, Irmak ile havalimanında buluştuk ve sarıldık. Antalya’ya gideceğimiz için uçağa binmemiz gerekiyordu. İkimiz de uçakta çok eğlendik. 8 saatlik yorucu bir yolculuğun sonunda, Antalya’daydık. Orada kahvaltımızı yaptık ve kamp alanına gitmek için minibüsü bekliyorduk. Sonunda minibüs geldi ve 2 saat sonra kamp alanındaydık. Denize girdik, yarışlar yaptık, piknik yaptık, sahile gittik ve bütün bir gün boyunca çok eğlendik. Akşam olmuştu. Yemek yedikten sonra ateş yakacaktık. Irmak ile görev dağılımı yaptık ve odun toplama görevi bana, yemek pişirme görevi de ona düşmüştü. Tabi öyle yemekler değil, mesela meyve salatası veya sandviç gibi şeyler. Ben odun toplamaya çıktım, arkadaşım ise yiyecek bir şeyler hazırlamak için ağaçlardan ve topraktan meyve sebze toplamaya gitti. İkimiz de kamp alanından dışarı çıkmayacaktık. Orada büyük çitler vardı ve bu yüzden alanın içi güvenliydi. Sözleşmiştik, ikimiz de saat 20.00’de çadırda olacaktık. Çadırdan çıktık ve işlerimizi yapmaya koyulduk. Ben bir sürü odun topladım ve saat tam 19.50’de işimi bitirdim ve çadırın yolunu tuttum. Derken çadıra geldiğimde bir baktım ki önümdeki çadırın rengi kıpkırmızı. Oysa bizim çadırımızın rengi maviydi. Çok şaşırdım ve biraz daha yürüdüm. O sırada karşıdaki yeşil çadırda kendi gölgemin arkasında kurda benzeyen bir gölge gördüm. O kadar korktum ki birden çok yüksek bir sesle çığlık attım. Ayrıca elimdeki odunları da yere düşürdüm. Derken farklı çadırlardan farklı insanların hepsi çadırlarından çıkıp bana baktı. Özür diledim ve korkuyla arkama baktım ve o gölgenin kurt değil ağacın dalları olduğunu gördüm, sonunda içim rahatlamıştı. Fakat yine de korkuyordum çünkü binlerce çadırın içinde kaybolmuştum. Üstelik, çadırlardaki hiçbir insanı tanımıyordum. O sırada bir ses duydum. Çığlık atan bir ses. Ses çok tanıdık geliyordu ama kim olduğunu çıkaramadım. Biraz ilerledikten sonra Irmak ile çarpıştık ve birbirimizi bulduğumuz için çok sevindik. O da benim gibi kaybolmuştu. Şu an tek sorun çadırımızın yerini bilmememizdi. İkimiz de çok acıkmıştık ve yorulmuştuk uzun bir arayıştan sonra çadırı da bulduk. Çok sevindik.  Yemeğimizi afiyetle yedik ve sonrasında ateş yaktık. Çok garip ama çok da güzel bir gündü…

(Visited 4 times, 1 visits today)