Garip Bir Muhalefet

Nefes al, nefes ver. Hadi Kaan bunu yapabilirsin sadece nefes al, nefes ver. “Beyefendi, ödülünüz için sizi çağırıyorlar.” “Bir dakika bekle!” Kaan, artık annen yok. Bir ebeveyn gibi davranıp kendine hakim ol! Sonunda kusabildim, o an gelen rahatlama eşsizdi. Aynada o maymun yüzümü gördüm. Saçımı geriye çektim, terlerimi ceketimin kolu ile kovdum. “Efendim daha fazla bekleyemeyiz, derhal gelmeniz lazım!” Tuvaletten klas bir şekilde çıktım. Görevli nedense sıradan bir şeymiş gibi üstüme parfüm sıktı. Bana sıfır mimik ve duyguyla “Eğer 10 saniye içinde sahneye çıkmazsan seni geçecekler” dedi. Bacaklarımı inanılmaz bir şekilde hareket ettirmeye başladım. Atalarımın hayvan avlarken nasıl hissettiklerini anladım. Sahne kapısını gördüm, başarmıştım. “ Bu yılın en iyi erkek oyuncu ödülünü alan isim…” “Kaan Yılmaz!” Kapıyı kovboy gibi açtım, şov başladı. Güzel bir kadın bana ödülü takdim etti. O an dudağımın gerildiğini hissettim, galiba son üç yılda ilk gülüşümdü. Yine de evde eşimin beni beklediğini hatırlayınca o hafif tebessüm de gitti. Kimse bir şey söylemeyince konuşma yapmam gerektiğini hatırladım. Bir şey hazırlamadığım için kafamın ucundan salladım. Söyleyeceklerim bitmemişti ama seyirciler sıkılmış olmalı ki alkışlamaya başladılar. “Kaan, bu sabahki konuşman çok güzeldi.” “Teşekkürler Toprak.” Adam bana öyle bir bakış attı ki uzaylı olup olmadığımı kontrol etmem gerekti. “Şaka yapıyorum, tamamen saçmaladın.” Hala tepki vermedim. “Şu an ciddi misin? Kaan, dün bize hayattan bıktığını ve şehirden kaçacağını söyledin.”

Hüzün, depresyon, hayal kırıklığı hayatımda alışık olduğum üç kelime. Eşimin eve geldiğimde ne diyeceğini çoktan tahmin edebiliyorum. “Bravo hayatım mükemmel bir başarıya imza attın, hayat ne kadar güzel değil mi?” Hayır değil, hem de hiç değil. Kırmızı ışıkta durduğumda Eren’i okuldan almam gerektiğini hatırladım. Torpidodan bir kitap çıkardım. Kitabın 120. sayfasına geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası gördüm. Aldırmadan kitabı geri kapattım. Oğlum olsa bile nedense çok üşendim. Herkes gibi tek yaptığı depresif depresif yüz somurtmaktı. Sonunda kendimi zor da olsa ikna ettim. Ne de olsa annemin mezarı okula yakındı. Hayatta benimsediğim tek kişiyi ziyaret ederdim. Bir anda ağlamaya başladım. Bu sefer gözümle savaşı kaybetmiştim, pes ettim. Yaklaşık beş dakika boyunca kesintisiz ağladım. Bütün dünya sessizliğe büründü. Bu yardım çığlığını bir tek ben mi duyuyorum? Yirmi kere yaşasalar çoğu kişinin başaramayacağı şeyleri başarmıştım. Peki mutluluk niye ulaşılmaz? Niye saklambaç oynuyor gibi kendini göstermiyor? Her zaman mutsuzdum, hiçbir şey tatmin etmiyordu. Arabamı 360 derece döndürdüm. Ayrılma zamanıydı.

Son iki yıldır devasa bir ormanda küçük bir barınakta yaşıyorum. Hayat bir büyü tarafından etrafı çevrilmiş gibi. Gerçek mutluluğu keşfeden ilk kişi olabilirim. Hayatımı avlayarak geçiniyorum. Başka hiçbir gelir kaynağım yok. Elektrik ile işim yok, insanlığın kadim dostu ateşe güveniyorum. Bu harikulade eve taşınalı gördüğüm iki insan var: eşim ve oğlum. Çoğu zaman gerçekle hayal arasındaki farkı anlayamıyorum. Lakin bildiğim tek şey artık payidar bir mutluluk var.

(Visited 11 times, 1 visits today)