Hep çok gürültülü bir hayatım oldu. Her yaptığımın sesli bir getirisi oldu. Memnundum da aslında. Bir hayattan beklenebilecek her şeyi; her iyi yönü, her endişeyi, her umut bağırışını barındırıyordu. Daha fazlasını istemek bencillik olurdu, ama istedim. Dünya görüşüm dar,basık ve yüzeyseldi. İçinden bakabileceğim tek anahtar deliği; hiddetli ağıtların kısık sesli gelecek hayallerini bastırdığı,hayatımın rahat halinden güç alarak olabildiğince küçülen kendi halinde bir delikti.Yine de etrafımda gerçekleşenleri yapabildiğimce gözlemlemeye, duymaya ve anlamaya çalıştım.Sanırım yeterli olmadı, başarılı olduğumu asla savunamam. Bazı şeylerin değerini anlamak için önce kaybetmek gerekiyormuş, anladım.
Kaybettiğim şeylerden ne söz etmek ne de onları tekrar duymak istiyorum. Zira şimdiye kadar yaptığım tek şey buydu. Şimdi biliyorum, herkes çok şey kaybediyor. Fakat keşke bana yalnız olmadığımı önceden söyleselerdi veya ben anlamış olsaydım. Garantiye alınan ve yokluğunu düşünmekten kaçındığımız şeylerin kaybı bizden, iç sesimizden, düşüncelerimizden çok çalıyor. Kendinle baş başa kalıyorsun ve düşünecek tek şey hayatın kalıyor. Sadece bağırmak istiyorsun ama dinleyecek kimse yok. Aslında bağırmak için gücün bile yok artık. Öyle bir noktaya geliyorsun ki her şey bir anda sahip olduğu tüm önemi yitiriyor ve anlamları yavaşça siliniyor.
Ama hayat bu kadarla sınırlı değil. Başta öyle zannetmiştim, değilmiş. Daha keşfedilecek, duyulmamış çok ses var. Herkesin ayrı umutları ayrı hayalleri var. Tabi ki benim de var. Huzur veren anılarım, hala yaşamaya değer bir hayatım var. İşitmek her şey değil, ses dalgalarının kulağıma gelip gelmemesi onlara kalmış artık. Umurumda değil. Önemli olan duymak , anlamak ve hissetmek. Gerçek sadece yaşadıklarım değil, onların bana hissettirdikleri.Düşündüm ve bence artık yaşamalıyım.Eskisi gibi hayatta kalmaya devam ederek değil, gerçekten çaba sarf ederek. Tamam belki eksik olacak bu sefer, tamam belki eski tadını vermeyecek ama denemeliyim. Hem de eskisinden daha çok.
Gerçeği anladığım ilk dakika içerisinde aklımdan tüm bunlar geçti. Üstüne düşününce bu dakika hayatımın geri kalanının nasıl geçeceğini belirlendiği dakikaydı. Mühim bir dakikaydı. İlk önce kötümserliğin soğuk ve güçlü dalgalarına kapıldım. Yapılacak en kolay şeydi. Sonra hala sahip olduklarım geldi aklıma. Hayatım bir küçük savaşı hak ediyordu.
Hastane odasında yalnız olduğumu zannettim. Çünkü etraf suskundu. Gözlerimi açtım ve birkaç insanın etrafımda toplandığını fark ettim. Hepsinin yüzünde aynı endişeli ifade vardı. Ağızları oynuyordu ama hiç ses gelmiyordu . Sonra soğuk gerçek yüzüme rüzgar gibi çarptı.
Duyduklarıma inanamıyordum, çünkü hiçbir şey duymuyordum.