Fırtınanın Getirdiği Kadın

Hafif esen rüzgar ve zeminin üstünü bir yorgan gibi örten kurumuş, kahverengi yapraklar sonbaharın gelişini hatırlatıyordu. Sokaktaki insanların yağmura yakalanmamak için telaşlı bir şekilde, hızlı adımlarla yaprakları ezerek yürümeleri sokakta ezilen yapraklardan gelen çıtırtı seslerinin yankılanmasına sebep oluyordu. Ben ise bu mevsimin bana verdiği hüzün duygusu ile bu insanları görmezden gelircesine düşüncelerime odaklanarak yoluma devam ediyordum.

Birkaç gün önce iki yıldır içinde olduğum bir ilişkiyi sonlandırmanın verdiği hüzün, hareketlerime de yansımıştı. Çevremdekilere ortada hiçbir şey yokken sinirleniyor, yardım etmeye çalışan herkesi kendimden uzaklaştırıyor, hiçbir şey yapmak istemiyordum. Günlerdir evden dışarıya tek adım bile atmamıştım, bugün ise sahilde olmanın huzur veren hissi aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Sonuç olarak ben de kendimi sahile inen bu yolda buldum. O an hayalini kurduğum tek şey sahil kenarında oturmanın bana yaşattığı o duyguydu. Kafamı dağıtmam gerektiği çok açıktı her zaman neşeli ve hareketli olan ben, şu olaylar yüzünden benliğimi kaybetmiş gibi hissetmeye başlamıştım. Artık daha fazla bu şekilde hayatıma devam etmeyi red ediyordum ama harekete geçicek cesareti kendimde bulamıyor, kendimi güçsüz hissediyordum.

Sahile giden yolu izlerken korkulan oldu, yağmur yağmaya başladı. Düşüncelerime o kadar kapılmış olmalıyım ki yağmurun yağdığını çok geç fark ettim. Denizin havaya yaydığı tuzlu su kokusunu alabilmeye başlamıştım yaklaştığımı bana anlatan tek şeydi bu. Bir süre sonra kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda sahile vardığımı ancak etrafta şiddetle yağan yağmur yüzünden kimsenin olmadığının farkına vardım. Belki de böylesi daha iyiydi günlerdir kimsenin yüzünü görmek istemiyordum fakat havanın bu durumu ve denizin öfkeli hareketleri yanımda birini aramama sebep oluyordu. Deniz, kayaları cezalandırırcasına hızla büyük dalgalarını savuruyor ve fırtına eşliğinde yağmur damlalarını sularına kabul ediyordu.

O anda bir insan silueti fark ettim oturduğum bankın biraz ilerisinde. Sahildeki bankta oturmuş tüm bu olanları düşünürken bakla falı baktığını söyleyen bir kadın yanıma geldi. Kadın yanıma oturdu ben daha bir şey diyemeden elimi iki elinin arasına aldı. Siyah yağmurluğunun içinde kaybolmuştu uzun bir süre boyunca avuç içime odaklandı, içinde bulunduğum şu durumun tuhaflığı bile kafamı dağıtmamı sağlayamamıştı hala aklımdaki tek şey biten ilişkim ve güzel anılarımızdı. Yanımdaki kadın beni baştan aşağı süzdükten sonra şu cümleyi kurdu: ” Aradığın cevap, tam da karşında.” ve tek kelime daha etmeden banktan kalkıp sessizce uzaklaştı.

Kadının cümlesini aklımdan çıkaramıyordum şimdi ise zihnim iki farklı şey ile meşguldü. Kafamda dönüp duran iki farklı söz vardı biri fal bakan kadının kurduğu cümle diğeri ise değer verip, iki yılımı birlikte geçirdiğim adamın ağzından duyduğum son cümle… Bana bir yapbozu yaparken kaybolan son bir parça yüzünden o yapbozun asla tamamlanamayacağını ve aslında o parçanın yapboz için en önemli parça olduğunu anlatmıştı. Sonrasında da benim hayatımı bir araya getiren şu hayatta en değer verdiğim insan sensin demişti. Eve dönmem gerektiğini bana hatırlatan şey sırılsıklam ıslanmış olan kıyafetlerim altında titreyen bedenimdi. Ayağa kalkmak için önüme baktığımda üstünde ”O yapboz parçasının kayboluşu o yapbozu her zaman yarım bırakacak parça olucak ve onu unutulmaz kılacak.” yazılı gazeteden koparılmış bir kağıt parçasıyla karşılaştım. O an anladım ki bizim hikayemizin tamamlanamayışı onu unutulmaz kılacak şey olacaktı.

(Visited 33 times, 1 visits today)