Hepimizin bildiği üzere günümüzde neredeyse her gün yeni filmler ve diziler çıkıyor. Türk filmi veya dizisi olsun, yabancı film olsun sürekli yeni bir yapım ortaya çıkıyor. Bu yapımlar televizyonlarda karşımıza çıkıyor ve bazen tanıdık geldiği oluyor. Bazı filmler ve diziler edebi eserler ve kitaplardan uyarlanıyor ve hazır malzeme olarak kullanılıyor. Mesela 1813 yılında çıkan Aşk ve Gurur romanı 2006 yılında bir filme uyarlanmıştır. Veya 1877 yılında yayımlanan Anna Karenina romanı 2012’de bir filme uyarlanmıştır. Eğer Türk eserleri üzerinden gidersek 1899 yılında yayımlanan Halit Ziya Uşaklıgil tarafından yazılan Aşk-ı Memnu romanı bir diziye çevrilmiş ve 2008 yılında ilk defa ekranlarımıza konuk olmuştur.
Günümüzde romanlar ve edebi eserler hala filmlere ve dizilere uyarlanıyor fakat bu bazı insanların hoşuna gitmiyor. Toplumdaki bazı insanlar edebi eserlerin kitap halinde okunması ve o şekilde kitaptan öğrenmenin doğru olduğunu düşünüyor. Kitapların filmlere uyarlanmasının etik bir davranış olduğunu düşünmüyorlar ve eserin kitapken daha özel olduğunu savunuyorlar. Bir edebiyat eserinin sinemaya uyarlanmasını desteklemeyen insanların desteklememe sebebi filmlerdeki bazı bölümlerin kitaplara göre daha kısa tutulmasıdır. Kitapların her sayfasında insan farklı bir senaryoya sürüklenir ve kitabı kendi hayal gücüyle okur. Bazıları bunun filmlerde mümkün olmadığını ve kitapların filmlere ve dizilere uyarlanmasını desteklemezler. Ben bu görüşe katılmıyorum. Bence filmler de hayal gücünü kullanmanın bir yoludur. Filmler de kitaplar kadar efektif ve keyif verici olabilir. Ayrıca kitap okumaktan hoşlanmayan ve keyif almayan insanlar için de filmler ve diziler çok güzel bir çözümdür. Yine kitap okumaktan hoşlanmayan insanlar böylece klasikleşmiş edebi eserler hakkında fikir sahibi olurlar.
Sonuç olarak edebi eserlerin filmlere ve dizilere uyarlanmasında bir sorun yoktur. Edebi eserler sinema için sinema tarihi boyunca besleyici bir kaynak oluşturmuştur.Yukarıdaki örnekler göz önüne alınca edebiyatın sinema için oldukça yönlendirici olduğu görülmektedir. Kitapların film senaryolarına çevrilmeyip film olmaması durumunda da sinema sektörünün günümüzde olduğu kadar aktif ve zengin bir sektör olmayacağını hepimiz biliyoruz sanırım.Aynı zamanda kitapların insanların kitap okuma, film izleme oranları göz önüne alındığında kitapların konularının senaryolaştırılması ve beyaz perdeye aktarılması daha az kitap okuyan kesimin popüler kültürden ve sanattan kopmaması adına çok önemli bir rol oynamaktadır. Her kitap bir film her film bir kitap olabilir bu yüzden her senaryolaştırılan kitabın sinema olarak izleyenlerle buluşturulması tarafımca da desteklenen bir konudur.