Filistin-İsrail savaşı uzun bir müddet boyunca bölgedeki din temelli çatışmalar olarak ortaya çıkmış komplike bir durumdur. Bu çatışmanın temelinde taraflar arasındaki toprak talepleri yatmaktadır. Ancak her iki tarafın da acı veren kayıplar yaşadığı sivil halkın ve küçük masum çocukların etkilendiği ve bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyen bir savaştır bu savaş devletler arasında kalmalı ve masum insanlar savaşta ölmemelidir.
Filistinliler kendi devletlerini yaşatmak isterken İsrailliler ise savaşta kazandığı topraklarını savunmaktadır. Bu çatışmanın kökenleri Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne ve hatta Birinci Dünya Savaşı’na ve ardından gelen Yahudilerin Filistin’e yerleşmeye başlamasına dayanmaktadır. Bölgedeki Yahudi ve Arap nüfusları arasındaki dini ve etnik farklılıklar çatışmanın daha da çıkmaza girmesine neden olmaktadır.
Filistin-İsrail savaşı sırasında diğer devletler bölgedeki masum halka yönelik insani yardımlarla destek olmalıdır tıbbi yardım gıda ve su gibi temel ihtiyaçları karşılamak için yardımlar yapmalıdır. Bu yardımlar savaşın etkilerini hafifletmeye ve insanların yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik önemli bir rol oynayabilir. Tüm ülkeler savaşın acısını azaltmak için yardım etmelidir.
Diğer ülkeler Filistin İsrail çatışması konusunda farklı görüşlere sahiptir. Bazı ülkeler Filistinlilere destek verirken diğerleri İsrail’i desteklemektedir. Birleşmiş Milletler çatışmayı çözüme ulaştırmak istesede kalıcı bir barış sağlamak konusunda zorluklarla karşılaşılmaktadır.
Savaşın en trajik en korkutucu ve yürek burkan taraflarından birisi de çocuk ve sivil kayıplardır. halk çatışmanın mağduru olmuş ve yaşanan çatışmalar nedeniyle evsiz kalmıştır. Halkın çektiği acıların son bulması için barış gereklidir. Çocuklar kadınlar ve yaşlılar savaşın en kurbanları arasında yer almaktadır.
Bu zorlu duruma rağmen barış yapılma umudu da vardır.
Filistin-İsrail savaşının çözümü için iki devletli bir yaklaşım adil ve kalıcı bir barışın temelini oluşturabilir. İlk olarak taraflar arasında barış için görüşmeler başlatılmalıdır. Diplomasi yoluyla çözüm arayışlarına bakılmalıdır. Diplomatik çözümler için Birleşmiş milletler gibi uluslar arası toplulukların arabuluculuk rolü artırılmalı ve çatışmanın tarafları arasında güven oluşturacak adımlar atılmalıdır. Sınırlar ve toprak konusunda adil bir anlaşma sağlanmalıdır. İki devlet bağımsız bir şekilde var olmalıdır. Bu Filistin halkının kendi devletini kurma hakkını güvence altına alırken aynı zamanda da İsrail’in güvenliğini sağlama amacına hizmet etmelidir.
Sonuç olarak Filistin-İsrail savaşı tarihsel kültürel ve dini boyutları olan karmaşık bir çatışmadır. Savaşın çözümü için uluslararası toplumun daha fazla çaba sarf etmesi taraflar arasında diyalog ve anlayışın güçlendirilmesi önemlidir. Bu sayede bölgede kalıcı bir barışın sağlanması mümkün olabilir.