Tüm Bilimlerin Temeli: Felsefe

Felsefe nedir? Bu sorunun bana göre en doğru cevabı, sivil toplumun istemediği, isteğe bağlı olarak her insanın yapabileceği basit ve cevapsız sorular sormaktır. Neden bu kadar küçümsedim ki çok ilgi duyduğum felsefe bilimini? Çünkü toplumumuz felsefeyi sevmiyor; bu bir gerçek. Sadece bizim toplumumuz değil, tüm dünyadan bahsediyorum burada.

“Sorunlarımıza çözüm bulunana dek varlığımızı ve diğer şeyleri sorgulamak yok!”

“Boş verin buraya nasıl geldiğimizi, şu an buradayız ve isteklerimizin yerine getirilmesi gerek!”

“Söylediklerimiz doğru! Ve bunu mantıksal olarak kanıtlayabilirim.”

img_7847Nedir sorunlarımız ki bu kadar büyütülüyor ve insanın doğasında var olan sorgulama yetisinin kısıtlanmasını arz ediyor? Sorunlarımız dünya barışının var olamaması mı? Dünyada herkese eşit davranılmaması, eşitlik açısından yoksul gezegenimizde çürüyüp gitmemiz mi? Dünyadaki herkes eşit yaratılamamış ki dünyada eşitlik olsun. İnsanlar para açısından yoksulluktan çürüyüp gidiyorken eşitlikten söz etmesi zor. Biz birkaç şanslı insan olarak bunlardan habersiz olarak yetişiyor, sonra dünyanın ne kadar acımasız olduğundan yakınıyoruz. Oysaki bazılarımızın acımasızlığından yakındığı şeyler okuldaki bir dedikodudan dolayı adlarının çıkmasından ibaret.

Nedir isteklerimiz ki ihtiyaçlarının önüne geçebilecek kadar köreltiyor insanları? İhtiyaçlarımızın isteklerimizden önce geldiğini söyleyip duruyoruz ama şanslı bir insan olarak doğduğumuzda, sağlıkla alakalı problemlerimiz olmadığında, maddi bir sıkıntımızda yoksa isteklerimizden başka bir şey görmüyor gözlerimiz. En iyi muamelelere ihtiyacımızın olduğunu savunuyor, her şeyin en iyisine layık olduğumuzu düşünüyoruz. Biz bunları isterken ve istediklerimizi alamadığımızda bundan da yakınırken, bir aile bizim sahip olduğumuzdan çok daha azına sahip olmaktan, durumu daha iyi olan bize kıyasla daha mutlu. Bazı insanlar gerçekten çok fakirdir…öyle ki tek sahip oldukları tomarla para ve güçsüz kişiliklerini parlaklıklarıyla kapatan süslerdir.

Nasıl kanıtlanır bu görüşlerin doğrulukları?  Bir insanı bu görüşlerin yanlışlığına inandırabileceğimiz gibi bunun tam aksini de yapabiliriz, tek yapmamız gereken bu görüşlerin doğruluğunun çoğunluğunu gösteren bir istatistik veriden yararlanmak, araya biraz tartışmacı bir üslup da eklendiğinde insanlar için reddedilemez bir olgu oluşturulabilir. Ancak ne kadar doğru olur bilemem. İstatistikle alakalı bir şey yapmadım ama aşağı yukarı ben de bunu yapıyorum…

Peki Felsefe nedir? Bütün bunlarla ne alakası var?

 Felsefe sözcüğü köken olarak Yunanca φιλοσοφία seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen “phileo” ve bilgi, bilgelik anlamına gelen “sophia” sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplin. “phileo”=sevgi “sophia”=bilgi veya bilmek kelimelerinden türemiştir. Filozof da bilgiye ulaşmak isteyen kişidir.

Buna göre, felsefe Yunanlar için, ‘bilgelik sevgisi’ ya da ‘hikmet arayışı’ anlamına gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel araştırmacıya “filozof” adı verilmiştir.

Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili genel ve temel sorunlara ilişkin yapılan çalışmalardır. Felsefe düşünce sanatı olarak da bilinir.

Filozof, yeni (farklı) sonuçlara varan ve bu sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar ve yeni bilgi üreten kişidir. Filozoflar hayata yeni sözler, cümleler ve bilgiler koyarak insan yaşamında önemli bir yer edinmişlerdir. Öğüt verici bilgileri ile insanların hayatlarında daha kolay bir yaşam için uğraş vermişlerdir.

Wikipedia

Felsefe ne kadar çok değişmiş, artık insanların “Ay hiç uğraşamam!” dediği şeylerden biri oldu. Gerçi bu durumda olan bir tek felsefe değil, tüm bilim dalları.

Ancak, insanların “Uğraşamam, başka işlerim var benim.” diye ‘tanımladığı’ ve  sanki iyi bir şey yapmışcasına kötülediği bilim, felsefedir. Bütün bilimlerin başı olmasına rağmen,  bilime elverişli olacak şeylerin yanında bir de tanrı(lar)a kadar insanlara her şeyi sorgulamaya ittiğinden dolayı, insanların uzak durmak istediği bir bilim dalı haline geldi (Bilim dalı derken içim sızlıyor, çünkü felsefe bir daldan çok kök gibidir.).

Felsefenin sahneden inmesiyle birlikte insanların görüş açıları daraldı. Bir kitaptaki ana karakterin ölmesiyle birlikte okurların o karakterin yerini alabilecek tek karaktere odaklanmaları gibi bir durum aslında bu. Bu karakterde insana göre değişiyor, kimine göre inanç, sorgulamaya dayanan felsefenin yerini iyi kapatır, çünkü felsefenin cevapsız sorularına yanıt verebilir, ne kadar doğru verir bilemem. Bazıları ise felsefenin yerini onun çocuğu bilim ile kapatır. Felsefe her zaman soru sorarken bilim, dinin aksine daha tatmin edici, gerçek hayat ile ilişkilendirilebilecek yanıtlar verir. Kimine göre bu karakter istekleridir. İstekleri daha önemli gelir onlara ve istek karakteri mutlu olmadıkça bir sıkıntı basar içlerini. Bu sıkıntıyı başkalarından çıkardıkları da görülmüştür. Kimine göre de bu karaktere gerek bile olmaz… Kitabı kapatıp başka bir şeyle ilgilenmek de bir seçenektir. Buna sebep olan şey ise baştan beri felsefe karakterini sevmemeleri veya kitabı sevmemeleridir. Yani hayatı.

Ve insanlar soru sormayı unuttu. Oysaki insanlar sorgulamayı ‘sevmişlerdi’.

“Sorunlarımıza çözüm bulunana dek varlığımızı ve diğer şeyleri sorgulamak yok!”

“Boş verin buraya nasıl geldiğimizi, şu an buradayız ve isteklerimizin yerine getirilmesi gerek!”

“Söylediklerimiz doğru! Ve bunu mantıksal olarak kanıtlayabilirim.”

(Visited 122 times, 1 visits today)