Eğer beni tanıyorsanız, güçlü olduğumu bilirsiniz; yontma taşlardan dünyayı şekillendirdiğimi, keskin rüzgarlarla bitkileri yeşerttiğimi, kuru topraktan hayatlar verdiğimi bilirsiniz.
Acımadan canlar aldığımı, yeryüzünü suyla kapladığımı, yeri göğü sallayıp felaketler çıkardığımı bilirsiniz. Ama aslında beni gerçekten tanıyor musunuz?
Adımı duymadınız, gözlerime bakmadınız, sevgimi kucaklamadınız. Hayır, bunların hiçbirini yapmadınız, size kurduğum düzeni beğenmeyip sevginizi betona adadınız. Heves uğruna yakıp yıktınız, muhtaç olduğunuz nefesi düşünmeden yaşadınız. Ama en sonunda yine de ayaklarıma kapanıp yok ettikleriniz için yalvardınız.
Hayatı acımasızlıkla suçladınız, adaletimi sorguladınız, iki günlük ömrünüzle herkese patronluk tasladınız. Tebrik ederim en sonunda her şeyi yolundan çıkardınız. Gözlerinizi büyüte büyüte beni yok saydınız.
Ben sizi var ettim, elinizdeki bir avuç toprakla size hayat verdim. Ben sizi besledim ama siz, minnet yerine hırsı seçtiniz savaşlar çıkarıp birbirinizi katlettiniz. Bir gram heves için bütün insanlığı hiç ettiniz. Kendi ellerinizle açtığınız yaraları, benim merhametimle kapatmak istediniz. Ancak yaralar bende izler bıraktı, beyaz keski izleri ruhumu kanattı…
Size rüzgârın şarkılarını fısıldadım, ama siz gürültünüzle susturdunuz. Yıldızları umutlarınız için dans ettirdim, siz büyük büyük betonlarla ve yapay ışıklarla gökyüzünü kirlettiniz. Size toprağın bereketini sundum, ama siz köklerimi söküp attınız. Beni tarihten silmeye çalıştınız.
Oysa tarihten silinecek olanlar sizlersiniz, kendinizi akıllı sanan bir avuç hainsiniz. Mutluluğu kendinize hor gören aşağılık bir toplumsunuz, size olan öfkemi küçümseyerek kendinizi yücelttiğinize inan bir grup başarısızsınız.
Olacakları bile bile uyarılarımı umursamadınız, sevgimi hor gördünüz, ellerinizde meşalelerle beni yakmaya karar verdiniz. Oysa elinizdeki ateş bile benim gücümün bir emaresi ama siz bile bile, göre göre elinizdekilere güvendiniz.
Yine de sabrettim ve ne elde ettim koca bir hiçlik çünkü insanlar böyledir, elinde olmayan için her şeyini vererek savaşır ama elinde olanın değerini bilmez. Ben anladım size sevgi değil üzüntü lazım, çaresizlik lazım ama asıl korku lazım…
Beni tanımıyorsunuz çünkü daha öfkemi görmediniz, nasıl korkunç olabileceğimi bilmiyorsunuz. Ruhumu adadığım şeyi küçümsediğinizde neler yapabileceğimi görmediniz.
Şimdi, yıkıntılar arasında elleriniz boş, gözleriniz çaresiz, bana adını bile anmadığınız dualarla sesleniyorsunuz.
Ama ben duyar mıyım?
Ben affeder miyim?
Beni tanıdığınızı sanıyorsunuz.
Oysa ben, hiç tanımadığınız kadar öfkeliyim.