Varsayalım ki bir akşam, eski arkadaşlarınızla lüks ve pahalı bir restorana gittiniz. Pahalı yemekler söylediniz, yediniz, içtiniz, eğlendiniz… Yemekler yenildikten, şarkılar söylenildikten sonra artık restoranttan ayrılma vakti gelmişti. Hava yağmurlu olduğu için şemsiyenizi açtınız, ve yavaşça yürümeye başladınız evinize doğru. Sokağın kenarında size hüzünlü ve sulu gözlerle bakan, yarı çıplak ve ıslanmış bir çocuk gördünüz. O kadar cılızdı ki göğüs kafeslerini gözünüzle sayabiliyordunuz. Etrafında kimsesi yoktu. Muhtemelen çöpten aldığı kartonun üstünde oturuyordu. Aç mısın küçük adam? diye sordunuz, dudaklarını zar zor oynatarak evet cevabını verdi. Çocuğa beklemesini söyleyip markete doğru giderken elinizi cebinize attınız. Ve cebinizde hiç para olmadığını fark ettiniz. Bu durumda, marketten bir somun ekmek ve belki de bir paket salam çalarsanız, iyi bir insan olduğunuz için mi yapmış olursunuz, kötü bir insan olduğunuz için mi?
İyilik ve kötülük insandan insana değişen göreceli kavramlar olduğu için, Descartes ve nice düşünürlerin “faydacılık” olarak adlandırdığı felsefeden yola çıkarak ele alacağım bu kavramları. Faydacılık ilkesi, doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak, yalnızca eylemleri sonuçları ile değerlendiren ve onlara sağladığı fayda açısından bakan düşünce türüdür. Bu konuyu bir örnek ile inceleyelim. Bir çocuk elinde 20 lira ile bakkala girer.
1. Senaryo:
Çocuk bakkaldan 20 Liralık şeker ister.
Bakkal çocuğa 20 liralık şeker verir.
2. Senaryo:
Çocuk bakkaldan 20 Liralık şeker ister.
Bakkal çocuğa 10 liralık şeker verir. Para üstü vermez.
3. Senaryo
Çocuk bakkaldan 20 Liralık şeker ister.
Bakkal çocuğa 10 liralık şeker verir. Bu kadarının yeterli olacağını düşünüp daha fazla vermez. Para üstünü verip gönderir.
Faydacılık ilkesine göre, birinci bakkal iyi bir insan değildir. tek düşündüğü kendi faydasıdır. çocuğun akşam ağrıyan karnı umrunda olmayacaktır. İkinci bakkal eğer çocuğun sağlığı açısından için vermediyse iyi bir insandır. Ancak eğer kendi karını arttırmak için yaptıysa kötü bir insandır. Üçüncü bakkal çevredeki tek bakkal veya satıcı kendisi değilse iyi bir insan değildir. Çünkü o çocuk başka bakkaldan gidip 10 liralık daha şeker alabilir.
Peki faydacılık ilkesine göre, bu işin doğrusu nedir? Çocuğa 10 liralık şeker verip ailesinin para üstünü gelip alabileceğini söylemektir. Hem çocuğu dolandırmadı, hem aile içi ilişkileri bozmadı, hem de çocuğun hasta olup karnının ağrımasını engelledi. Bizim durumumuza bakarak da karar vermeye çalışırsak, biz kendi vicdanımızı rahatlatacağımız için, aynı zamanda da esnafın malını çalacağımız için, kötü bir insan olmuş oluruz. Faydacılık ilkesi bu durumda bize, kendi paramızla marketten doyurucu ve sağlıklı besinler, kuru kıyafetler alıp, Aile ve Sosyal hizmelere bu durumu ihbar etmemizi soyler. Kendimiz herhangi bir şekilde kar etmiyoruz bu durumdan. Ve bunun yanında da çocuk için gereken desteği her türlü sağlamış oluyoruz. Tabii, eğer marketten ürünü çalsaydık ve çocuğa verseydik, bizim kötü bir insan olduğumuz gibi, çocuk da kötü bir insan olurdu. Çünkü marketten ürünü bize çaldırtıp, esnafın malını azaltmasının yanında bizi de kötü bir insan yapardı. Ancak evsiz ve fakir bir çocukta ahlak sorgulanabilir mi veya; bir çocuk iyi veya kötü olabilir mi bugünün konusu değil. Sonuç olarak belli ilkeler dışında iyilik veya kötülük kavramını sorgulayabileceğimizi düşünmüyorum. Düşünürlerin felsefeleri sayesinde ahlak sorguları yapılabilmekte.