Sabaha karşı karnımdaki gurultunun sesiyle irkilip uyandım. Günlerdir hiçbir şey yemediğimin yeni farkına varmıştım. Uyku mahmurluğunu üstümden attıktan sonra etrafıma baktığımda nerede olduğumu anımsayamadım. Kayboldum zannettim. Sonra düşününce dün gece olanlar aklımda canlandı. Ailem ve kendim için yiyecek bir şeyler ve su aramak için dışarı çıkmıştım, bir şey bulamayınca da hiç bilmediğim bir yerde uyuyakalmıştım. Annem beni merak etmiş olmalı diye düşündüm içimden. Derimi yakan güneşin altında susuzluğumu aklıma getirmeden yürüyüp evimi bulmaya çalışıyordum. Ev denemezdi aslında, yardım kuruluşlarının bir nebze bile olsa katkımız olsun deyip gönderdikleri çadırda kalıyorduk. Bu da bir şey deyip kendimi avutuyordum, sonuçta kalacak bir yerimiz vardı en azından.
Bulunduğum yerden eve dönmeye çalışırken aklımı kurcalayan birsürü soru vardı. Yemek bulamadığım için anneme ne söyleyeceğimi düşünürken devam ettim yoluma ama hala anneme ne cevap vereceğimi bulamamıştım. Eve vardığımda utançtan yüzüm kızardı. Belli ki akşamdan bu saate kadar benim yemek getirmemi bekliyorlardı ve ben elim boş dönmüştüm oraya. Anneme sarılıp hiçbir şey söylemeden ağlamaya başladım. Sizi hayal kırıklığına uğrattım dedim. Belli bu kadar büyütülecek bir şey değildi. Ama açlıktan kemikleriniz sayılacak durumdaysanız sizi bir bayat ekmek parçası bile dünyalar kadar mutlu edebilirdi.
Bu yaşanan olaydan sonra ilk önce diğer insanları suçladım. Bana ve benim gibilere acıyan gözlerle bakıyorlar hatta bazen hüngür hüngür ağlıyorlardı. Eğer bu kadar bize üzülen, bizim için ağlayan insan varsa neden bize yardım etmiyorlardı? Belki de onlar yüzünden ben bir parça yiyecek bir şey bulamadığımda bu kadar üzülmüş ve hayal kırıklığına uğramıştım. Belki onlar yardım etse ben bu duruma düşmeyecek ve dışarıda yemek aramak zorunda kalmayacaktım. Günlerce aklımdan bu düşünceler geçip durdu. Derken kulaklarım yabancı olduğu bir ses duydum. Bu sesi tahminimce daha önce hiç duymamıştım. Heyecan ve biraz da korkuyla dışarı çıkıp ne olduğuna baktım. Üzerinde kırmızı bir ay olan büyükçe bir araba vardı. Duyduğuma göre bize yardım etmek için gelmişlerdi. Yiyecek ve yıkanmak ve içmek için su takviyesi getirmişlerdi. Günlerdir aklımdan geçirdiklerimi biraz abarttığımı ve dünyada hala iyi kalpli insanların olduğunu fark ettim. 8 kardeşimden biri çok hastaydı belki ona da yardım edebilirler diye geçirdim içimden. Arabanın içindekiler dağıtılmaya başlandığı an dışarıdan çocuk sesleri yükselmeye başlamıştı bile. Önümüzde üç sıra vardı. Birinci sıradakiler yemek için bekliyordu, ikincidekiler içme suyu için, üçüncüdekiler ise yıkanabilmek için bekliyorlardı. Annem her birimiz için yemek almaya birinci sıraya girdi, babam su almaya üçüncü sıraya ben de hem yıkanmak hem de benim durduğum sıranın en başındaki gönüllü insanlarla kardeşim hakkında konuşmak için üçüncü sıraya girdim. İlk başta yaptığım davranış bencilce geldi çünkü annem ve babam hepimiz için bir şey yapmaya çalışırken ben onları düşünmeden sırf temiz olabilmek için 3. sıraya girmiştim ama sonra kardeşim hakkında bir şey yapacağım aklıma gelince içim rahatladı. Sıra sonunda bana gelebilmişti. Temizlendikten sonra oradaki abiyle kardeşim hakkında konuştum. Çok hasta olduğunu ve burada kalırsa onun pek fazla dayanamacağını söyledim. Onlarda bana söz verdiler Ve dağıtım işlemleri bittiğinde onu tedavi için Türkiye denilen bir ülkeye götürdüler. O günün akşamında annem elimizde olan imkanlarla güzel bir sofra kurdu ve ziyafet çektik. Bir kişi eksik olduğumuz için içimiz buruk olsa da kardeşim adına seviniyorduk. Ve o gün benim en mutlu günümdü çünkü o gün ilk defa hepimiz karnımız tok bir şekilde uyuyabilmiştik.