EYVAH!

Sevgili günlük, bu gün sana hayatımda yaşadığım en garip olayı anlatacağım.

O gün uyandığımda, içimde çok güzel bir his vardı. O gün çok güzel geçecekmiş gibi hissediyordum. Günlerden pazardı. Bardaktan akan bir su gibi hızlı bitmişti hafta. Dolabımı açtım, kıyafetlerime baktım. Beyaz bir tişört vardı. Bana sanki “Beni giy!” diyordu, onu giydim. Kahvaltıdan sonra arkadaşlarımla dışarı çıktım.

Ebelemece oynuyorduk dışarıda. Ben koşarken birden bir şeye takılıp düştüm. Takıldığım şeyin ne olduğunu anlayamamıştım ama bana dolanmıştı ve beni bırakmıyordu. Ben onunla suya düşmüş bir kuş gibi tepinirken arkadaşlarım sanki beni hiç tanımıyorlarmış gibi ters ters baktılar bana. Utançtan yerin dibine girdim. Ayağıma dolanmış bir şey olduğunu belli etmemeye çalışarak döndüm yanlarına. Ama bu şekilde oynamak çok zordu. Sonunda dayanamadım ve mola teklif ettim. Molada ayağımdaki şeyle uğraşıyordum. Ayağımdakini çekiştirirken  sonunda çıktı ve bir yere gitti. Arkadaşlarıma baktım. Önce bana baktıklarını düşünmüştüm ama yüzlerini bembeyaz görünce bir terslik olduğunu anladım.

Başka bir arkadaşıma bakıyorlardı. Ben de yüzümü o yöne çevirince durumum onlardan farklı olmadı. Arkadaşım bacaklarına kadar var, diğer kalanı yoktu! O da aynı benim gibi tepiniyordu. Daha sonra durumu anladım. Sanırım bu bir görünmezlik peleriniydi! Örtüyü arkadaşımın üstünden yavaşça çektim. Örtü sanki bana “Hadi gel, ben senin sahibinim.” der gibi bakıyordu. Bu örtünün başıma işler açacağını düşünüyordum içimden, haklıymışım. O gün başıma gelmeyen kalmadı. Dünyalar kadar iş açtı başıma o küçük şey.

Örtüyü aldıktan sonra kimseye bir şey söylemeden koşarak eve gittim. Çok mutluydum. Önce örtüye sarınarak babamın yememe izin vermediği çikolatalardan biraz aldım ve odama götürdüm. Sonra babam televizyon izleyemesin diye babam görmeden kumandayı sakladım. Annem çok fazla çikolata yediği için, bütün çikolata paketlerindeki çikolataları aldım ve paketleri doluymuş gibi tekrar kapattım. En sevdiğim ilkokul kalemimi şimdi kardeşim kullanıyordu. Ben de kullanmasını istemediğimden gizlice çantasından aldım ve odama götürdüm. Sonra açmama asla izin vermedikleri mektup zarfını da aldım ve odama götürdüm. Görünmezlik çok eğlenceliydi. Bana izin olmayan her şeyi şimdi yapabiliyordum. Odama gittim.

Yarın okulda kendi sınav notumla çok başarılı bir arkadaşımın notunu değiştirmeyi planlıyordum. Okula abur cubur götürmeye de izin yoktu. Sabah bütün çikolataları örtüye sarıp çantama koydum ve okulda gizlice yemeyi planlıyordum. Okulda çok eğlendim. Sınavdan 100 aldım, her teneffüs çikolata yedim, bizi hiç sevmeyen bir öğretmene tuzak kurdum, sevmediğim arkadaşlarımı korkuttum, derste görünmezlik pelerinini giyerek derse girmedim, okuldan kaçarak kafeye gittim…

Daha ne delice şeyler… Bir gün bize okulda çok kızan bir öğretmene sinirlenerek teneffüste görünmezlik pelerinini giyip öğretmenler odasına gittim. Öğretmenimizin en sevdiği defteri çıkarıp karalamaya başladım, o sırada bir öğretmen bana bakıyordu. O an anladım ki demek ben görünmezlik pelerinini giymemişim…

Daha sonra kendimi müdürün odasında buldum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Gerçeği söylesem de bana inanmazdı ki… O an dersimi aldım. Eee ne demişler: “Öfkeyle kalkan, zararla oturur.” Bir daha da ne olursa olsun, böyle işlere bulaşmadım.

(Visited 40 times, 1 visits today)